12 Ekim 2022 Çarşamba

Sınır

Şu aralar çok tahammülsüzleştim. Ofisteki seslere katlanamıyorum. Biri sürekli aynı şeyleri söyleyip duruyor, biri bağıra bağıra konuşuyor, biri işinin arasına girip seni zorla konuşturuyor, biri iş yapıyor gibi görünmek için bana iş paslıyor ve ay sonunda iptal ediyor, biri boğazında 5 kilo balgamla titrek titrek konuşarak dedikodu yapıyor, biri mıymıy sürekli bir şeyler söylüyor. Taşmak üzereyim, günlerdir sessiz duruyorum, çünkü bir şey söylersem sert söyleyeceğim. Zaten bir süre sonra da taşacağım muhtemelen ama kendimi sakinleştip enerjimi başka yöne veriyorum.

Bugün Mis Kokulu da ofiste değil zaten. Hastalanmış, sabahki toplantıda sesi kötüydü. Bir an önce iyileşsin ve gelsin. Renkleniyorum o gelince.

Bak biri hâlâ yanımda 2 hafta önceki konuyu konuşuyor, söylenip duruyor! Çalışanlardan birine gıcık olmuş, inşallah gider deyip duruyor, yaptığı işlere söylenip iş yapmadığını iddia ediyor oturduğu yerden. Zaten buna laf da anlatamıyorsun. Aklında bir şey kuruyor, ona da sadık kalarak kulaklarını tıkayıp sadece ağzını açıyor. Tam yazı okuyorum, odanın ta öteki tarafına neden bunu yapmadın neden şunu yazmadım bak hep böyle yapıyorsun vs diye uzata uzata arkadaşlara söyleniyor. Hep aynı şeyleri söylüyor. Mesela muhabir arkadaş bunun istediği şekilde bir iş getirmemiş ya, “böyle yapma” dedikten sonra muhabirin getirdiği diğer işlerine de bakarken “bak yine böyle getirmişsin” diyor sanki uyarısının üstünden bir gün geçmiş de muhabir arkadaş başka iş getirirken de aynı yanlışlığı yapmış gibi. Halbuki hepsi aynı anda olan şeyler. Ayh sıkılıyorum tekrarlardan sevgili okur! Genişletin vizyonunuzu, dağarcığınızı biraz, insanları dinleyin.

Herkes kendi krallığını kurma derdinde. Kime ne kadar söz geçirebilirsem diye, önüne gelene laf söylüyorlar burada. Gözümde saygıları kalmadı. Bende saygı bitmişse, davranışlarım çirkinleşir sevgili okur. Anarşik, kavgacı, güvensiz biri oluruveririm. Belki onlar da saygılarını kaybettikleri için böyleler…



from WordPress https://ift.tt/agrLusc
via IFTTT

6 Ekim 2022 Perşembe

Lüks

Bu sabah işe geldiğimde yumurta yapmaya yöneldim hemen. Suya koydum, masama geçecekken ofis ablası durdurdu. Patron bey, kahvaltı yapıyorlar, söyle onlara bu yasak dedi, dedi. Ha yumurta mı yapmayayım yani dedim. Yok, özel isim söylemedi kesinlikle dedi, Mis Kokulu falan da yapıyor ya hani arada yumurta yapıyor o da, topluca diyor, dedi.

Dedim ki: Eve yumurta alacak param yok. Maaşımı yatırmadıkları için borçlarım gecikmeye düştü. Cuma günü için dolmuş param bile yok. Acıktığım için de yemek durumundayım. Şayet bu şikayet banaysa suratıma söylesinler, ben de cevabımı veririm ama sizin bana bunu söylemeniz bir şey değiştirmiyor, yalnızca düşüncelerimde haklı olduğumu anlıyorum.

“Burada kimse kimsenin yüzüne söylemiyor ki, hep arkadan konuşurlar, hep başkasından duyarız. Ben de kendi hakkımdakileri duyuyorum başkasından.” dedi.

Onları ben de duyduğumu belirtip ne duyduğumu da söyledim. Başka ne dediklerini sordu. Başka duymadım dedim. Zaten kime ne söyleyeceksem suratına söylerim. Arkasından dedikodu yapmam ben. Bu yüzden dokuz köyden kovulacaksam da pek umursamıyorum, diye ekledim. Sonra konu başka yerlere geçti.

Yan masamdaki arkadaş, yemek yemem konusunda bana kızmıştı. Evde yiyip geleceksin, yasak demişti. Kendisi üstlerde bir yerde değil, benim gibi bir çalışan. Kırmamak için sustum, çünkü sabahları simit alarak PC başında yiyen kendisi, öğleden sonra acıktığında masada atıştırmalık yiyen kendisi. Bir gün bile şaşmadı bu. Odadaki diğer arkadaş da yiyor aynı şekilde. O da zaten bunun sülüğü gibi bir şey, ne derse yapıyor falan.

Ofis ablasıyla konuşurken bunları da söyledim: “Eğer patron bey uyardıysa ben dururum, aç kalırım, ölmem sonuçta; ama ben simit poğaça yiyeni görürsem ben de söylenirim, sesimi çıkarırım.”

Ama onlar simiti dışarıdan alıp kendi masalarında yiyorlar, hani mutfaktan aldıkları ve hazırladıkları bir şey yok dedi.

“Gelip buraya su ısıtmıyorlar mı dedim, çay kahve almıyorlar mı yanında? O da aynı şey. Ayrıca ben yumurtanın başında durmuyorum ki, su kaynatıyorum, içine yumurta atıyorum, masama geçiyorum. Olunca da kendi masamda 2 dakikada yiyorum. Kahvaltıysa, ikisi de kahvaltı. Çifte standarda ses çıkarırım, buraya bağımlı da değilim, gidersem giderim, zorunlu olarak çalışmıyorum, muhtaç değilim. Kendi işimi yaparken buradan daha çok kazanıyordum ama bu işi sevdiğim in başvurdum ve geldim.” dedim.

Bu uyarıyı patron beyin değil de yan masamdaki arkadaşımın yapmış olduğunu düşünmemin sebebi de gelenlerde yaşadığım bir olay.

Sevgili okur, ben doktora gittiğim ve kan değerlerimi düzeltmeye çalıştığım için belirli bir beslenme kuralına uymak durumundayım. Kahvaltı, öğle yemeği ve en son 17.00’de yemem gereken akşam yemeği. Akşam yemeğini yemesem de olur fakat spora gittiğim için dayanamıyorum, bayılacak gibi oluyorum. Kahvaltımı zaten evde yapabiliyorum ben ama bir haftadır bir şey alacak param yok, dediğim gibi dolmuşa bile binemiyorum cuma sabahı. Erkenden kalkıp yürüyeceğim maaşım yatmazsa. Saat 16 gibi akşam yemeği söylüyordum dışarıdan, onu da yapamıyorum artık. Malum, neyimle ödeyeceğim? Hızlı çorba almıştım, onları içiyorum artık.

Patronun sağ kolu olan muhasebeciyle, alt kattaki çalışanlar “şakasına” insanlara artı-eksi not vermişler. Bir ben, bir de işini yapmayan bir arkadaş eksi. Bozuldum, canım sıkıldı, şakayla da olsa altında bir şey vardır, ateş olmayan yerden duman çıkmaz, neyi eksik yaptım, yanlış yaptığım ne var diye söylenip durdum. O gün ofisten adımımı dışarı atar atmaz gözyaşlarım boşalıverdi zaten. Ertesi gün de böyle söylenirken yanımdaki o arkadaş dedi ki: “Muhasebeci seni burada birkaç kez yemek yerken gördü ya, ondan verdi eksiyi. Yasak çünkü.”

“Bunu niye yapsın? Ben onlar için mesaiye kalıyorum, gidenlerin işini sesimi çıkarmada  yapıyorum, biri benden bir şey istediğinde ikiletmeden anında yapıyorum. Yemek yiyorum diye bunu yapamaz. Ayrıca benim kan değerlerimi biliyorsun, bir sürü hastalık var zaten, doktorum 17’ye kadar yememi söylüyor, yoksa düzelmiyormuşum! Hem sen de acıkıp atıştırmalıklarını yiyorsun. Abla kek, pasta yapıyor, onu da yiyorsunuz. Bana bunlar yasak, yiyemiyorum diye kendi yiyeceğimi yiyorum.” falan diye söylendim. Canım yine sıkıldı.

Veeeee bir gün sonra bu olay oldu. Bize patron bey demiş ki kahvaltı yasak. Ben buraya geldiğimden beri herkes ya masasında ya bahçede bir şeyler yiyor. Benimki niye göze battı şimdi? Size ne zararım var? Yasaksa bir bana değil herkese yasak!

İşte sevgili okur… Zengin değilsen, aç kaldığın için ödünç isteme ve alma hakkın yoktur. Zengin değilsen çifte standarda alınırsın. Zengin değilsen aç kalırsın. Zengin değilsen susup oturmak zorundasındır. Zengin değilsen, seninkisi hayat değildir.

Patronlara ve babadan zengin iş arkadaşlarıma bakıyorum da, hiç şikayet edilmiyorlar. Yemekleri bedavaya geliyor, giyecekleri bedavaya geliyor, sürekli hediyeler alıyorlar müşterilerinden. Dolayısıyla ceplerinden bir şey çıkmıyor ve aç, açıkta da kalmıyorlar. Herhalde hayat denilen şey bu.

Benimkinin olmadığı kesin çünkü.

Yemek konusundan girdim ama konu yalnızca bu değil. Canım çok sıkkın sevgili okur. Belli etme lüksüm de yok. O yüzden sana boşalttım biraz.

Yarın aç kalacağım, ama hiçbir şey yemeyeceğim. Bakalım diğerleri ne YEMEYECEK…

Mutluyum sanıyorum ama canım bu kadar sıkıldığına göre ya mutlu değilim ya da “mış gibi yapmayı” öğrendim.



from WordPress https://ift.tt/zPcIo7d
via IFTTT

1 Ekim 2022 Cumartesi

HATA HATA HATA

Dün akşam 9’da ofisten çıktım. O saate kadar da dergiyi kontrol ettim. GÜYA!

Birkaç tane hata buldum: ile kelimesi başlıkta büyük yazılmış, alışveriş sayfalarında ürün adı kesilmiş, kapak giysisinin altına markası yazılmamış ve birkaç küçük şey daha. En son, dergiyi matbaaya gönderdik, tam o sırada yeni bir ilan geldi. Onu da ek olarak ikinci bir maille ilettik. Sonra çıktık.

Bugün grafik tasarımdaki arkadaş bir ekran görüntüsü attı. Bir başlıktaki harfi yanlış yazmışım. Ve dergi matbaada!

E ben o eksiyi hak ediyormuşum ki! Başarısız, dikkatsiz, işini bilmeyen bir aptalım. Tabii ki eksi alırım! Tabii ki saygı görmem, tabii ki sevilmem! Doğru yaptığım bir iş mi var? Her şeyim yarım yamalak! Ben bu haldeyken kendimi ne diye seveyim, kendimi ne diye affedeyim ya da o hatamı kabul edeyim? Özel hayatımda olan bir şey değil ki. İş hayatımdaki koca bir hatam bu! Bunu geri de alamam, affedemem de kendimi! Affedilecek ya da kabul edilecek bir şey değil. Ee işimi yapamıyorsam çıkarmakta da haklıyım. Bana yol verseler hakları. İşimi doğru yapamıyorum ki!!!! Mal Kıvırcık! Tam bir malsın!

Onca saat ofiste kontrol yapıp da hala nasıl yanlış çıkarabiliyorsun?!!!!!!! APTAL!

Eski bir sevgili demişti ki bir keresinde, “Senin yaptığın işi herkes yapar.” demişti. Evet doğru, benim gibi yarım yamalak, dikkatsiz iş yapan biri bulması kolaydır. Bir tane aptal ya da gönülsüz bulursun, al sana hata dolu bir çalışan!

Gerizekalı Kıvırcık! Bir de maaş istiyorsun! O maaşı hak ettin mi acaba? Hatasız iş yaptın mı acaba?!!!!



from WordPress https://ift.tt/OeUwnhy
via IFTTT

28 Eylül 2022 Çarşamba

Ne Kadar Çaba O Kadar Boş

Üst kattakiler -reklam, PR, muhasebe- biz aşağıda harıl harıl dergi yetiştirmeye çalışırken kahkahalarla gülüyorlardı. Ben, reklamcıların derginin baskıya gittiği hafta bana ilettikleri müşteri yazılarını okumaya çalışırken, grafikteki arkdaşlar da ben okudukça dizmeye ve ilanlarına devam etmeye çalışıyorlardı. Sonra gülerek aşağıya geldiler. Eveeet, ayın elemanları belli olduuu, muhasebecimiz bey notlarımızı verdiii, diye coşkuyla geldiler. Herkese artı, bana ve işini yapmayan reklamcı arkadaşa eksi…

Sen mesaiye kalırsın, her işi saniyesinde yapmak için kendini parçlarsın, kimse laf etmesin diye her şeyi kontrol edip adabınla yerinde durursun, ses etmezsin, her şeyi söyledikleri gibi yapar kurallara uyarsın, yanlışın yoktur, arkdan konuşman yoktur, şımarıklığın yoktur ama ortamın aptalı veya tembeli, hata yapanı olursun.

Hayır sen niye çalıştığın yeri aile gibi sahipleniyorsun ki? Seni sahiplenmeleri gerek önce.

Belki de aptal olduğumdan hakikaten…

Mis Kokulu da ne zaman yanımdaki arkadaşın masasına gelse ben ortamdan kaçtım. Onu da görmek istemiyorum. Zaten kendi içimde yaşadığım bir saçmalıktı. Dalga geçin benimle, ben geçiyorum şu an, ezikliyorum da. Tamam, sonra da bitsin yeter. Hislerimi içimde tutacağım. Birilerinin okuduğunu bilince, derdimi paylaşırsam azalmış gibi, mutluluğumu veya heyecanımı paylaşırsam çoğalmış gibi hissediyordum. Çok da gerek yok. Benim ağzıma sıçabilirsin sevgili okur.



from WordPress https://ift.tt/Ih8wQDN
via IFTTT

27 Eylül 2022 Salı

Bahçede

Bugün yemeğe geç geldi. Ben henüz bitirmemiştim ama diğer arkadaşlar bitirmelerine rağmen masadalardı. Biraz daha yedi, birbirimize laf attık öpüşmekle ilgili. Sonra ben sandalyemi alıp güneşe geçtim, gelin dedim. Önce gelmedi. Ben de masadaki tabaklarımı mutfağa yerleştirip kahve alıp bahçeye çıktım. Bir baktım benim sandalyeye doğru dönerek oturmuş. Öğle arası bitene kadar karşımdaydı, yanda diğer arkadaşlar da vardı tabii, baş başa değildik. O anlattı, ben onu inceledim. Sonra o Şaşkın kadın geldi, çıkmamız lazım diye müşteri ayağına dışarı çıkardı onu.

Bu arada, bizim kapak röportajlarıyla ilgilenen arkadaş ameliyata alınmış. Bize daha çekilen fotoğrafları ve röportajı atmadı. Ay sonunda baskıya gitmemiz gerekiyor. Bilmiyorum nolacak. Zaten istifadan falan da bahsediyordu. Bu bahaneyle işi de bırakabilir. İşi bırakırsa onun işi bana düşer. Aynı muhabirlerin işinin, web tasarımcıların işinin ve sosyal medyacıların işinin bana düştüğü gibi. Hadi onlar bildiğim şeyler. İstanbul’a gidip styling seçmek, makeup bulmak, fotoğrafçıyı ayarlamak, mekan ayarlamak, onların yemeğini vermek, sonra geri gelip kendi yoğunluğuma dönmek, fotoğraflar ha retouchtan geldi ha gelecek, onlarla konuşmak sürekli, kriz yönetimi ve çözümü. Hiç bilmem. Yapabileceğimi sanmıyorum. Canım sıkılıyor buna. Bakalım ne olacak?



from WordPress https://ift.tt/TkHbfen
via IFTTT

26 Eylül 2022 Pazartesi

Gelmeyecek Sandım

Sabahki toplantıya katılmadı. Cumartesi de katılmamıştı. Herhalde bugün de gelmeyecek diye down olmuştum yine… Az önce genel müdürle beraber geldiler. Sesi bile içimdeki mutluluğun seviyesini arttırmaya yetti. Önümden geçerek odalarına gittiler. Beyaz giyinmiş, yakışmış. Siyah da yakışıyor ona. Yüzüne baktım, oysa hiç bakmadı, genelde önümden geçerken bakmıyor zaten. Sadece bulunduğum yere doğru kafasını çeviriyor ve yere bakıyor. Sonra merdivene yöneliyor. Benim masamın konumu itibarıyla ofise gelen herkesi görüyorum. Önümden geçmek zorundalar çünkü. Bir yandan iyi oluyor. Ne zaman gitti, ne zaman geldi görüyorum.

Umarım bugün hep ofiste olur… Özledim.



from WordPress https://ift.tt/oJAXz85
via IFTTT

25 Eylül 2022 Pazar

Gel

Yarın gel, tamam mı?

Cumartesi günü ofis sensiz çok anlamsızdı. Durmak bile istemedim. Gitmek için dakika saydım. Sen yokken zaman geçmek bilmedi. İş de azdı zaten…

Fark etmeden bağlanıyorum sanırım sevgili okur. Cumartesi günü gerçekten zaman geçmek bilmedi. Oturduğum yerde ayağımı sallayıp, bacağımı zıplatıp durdum. İçimde bir sıkışma, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, kötü bir şey olacakmış gibi bir his, sınava girecekmişim ve çalışmamışım gibi bir duygu… Öf, çok iğrençti sevgili olur. Orada 5 dakika duramazmışım gibi hissediyordum. Sanki savaş ortasında sipersiz kalmışım gibi… Fırtınalı bir havada ağaç altına sığınmışım ve her an çarpılacakmışım gibi.



from WordPress https://ift.tt/GRB1a9Z
via IFTTT

23 Eylül 2022 Cuma

Bana da…

Şirkette çok da iyi olmayan bir çalışan var. İyi olmadığını ben söylemiyorum. Eski çalışanlar söylüyor. Onun gönderilmesini istiyorlar çoğunluk olarak. Şirkete onun adına davalar, cezalar, şikayetler gelmiş ama Mis Kokulu Kadın ona kol kanat gerdiği için kimse bir şey diyememiş. Üstü de kapatılmış hep, duyab yok. Üstüne bir de ona adam buldu, evleniyorlar şimdi falan. Niye seviyor bu kadar dedim, bilmiyorlarmış.

Bana da kol kanat gersin… Bana da sarılsın… Ne dert kalır ne tasa. O iyi bir şey dediğinde benim öz güven bir yükseliyor öfff. Bunun kendimle olması gerekir, biliyorum, o konuya girmeyelim şimdi. Bi sarılsak.

Ofisten çıkmış az önce. Göremedim, uzun uzun bakamadım.

Bir de bir şey öğrendim: Yalnızca bana kalp atmıyormuş. Yanımdaki arkadaş dedi ki, “bana da kol kanat germesi için daha çok kalp yollicam Mis Kokulu’ya. Zaten kalp atıyorıdum ama bu sefer daha çok atıcam”.

Kendimi özel sanmışım sevgili okur. Abartmışım…



from WordPress https://ift.tt/oFSur4q
via IFTTT

21 Eylül 2022 Çarşamba

Ağlıyor

Ağlama… Ne oldu bilmiyorum ama ağlama, canın yanmasın…

O ağlayınca ben de çok güçsüz hissediyorum.

Şöyle bir sarılsam sana, rahatlatsam, huzur bulsan… Of.



from WordPress https://ift.tt/eZuoIqA
via IFTTT

20 Eylül 2022 Salı

Gülüyorum

Rüyamda gördüm seni. Benim salonun karşısındaki yüzme havuzuna gidiyormuşsun.

Aa şu an karşımdasın ama yüzüne bakamıyorum anlaşılır diye…

Sonra ben de havuza geçiyorum, seni izlerken dalıyorum ve yüz üstü yatmışken üstğme eğiliyorsun, bir öpücük yok mu diyorsun. Gülümsüyorum…

Uyanınca dedim ki, İstanbul’dan mı döndün acaba… Evet, dönmüşsün…



from WordPress https://ift.tt/rWwjZl8
via IFTTT

16 Eylül 2022 Cuma

İstanbul’a Gitmiş

Bir etkinlik için İstanbul’a gitmiş. Çok özledim…

Sesini de neyse ki iş arkadaşlarıma attığı sesli mesajlardan duydum…

Bu arada bir rüya gördüm. Maceraya çıkmıştık, her adrenalinden sonra sarılıp öpüşüyorduk. Uyanınca onun Mis Kokulu değil de Doktor da olabileceğini fark ettim. Olsun ikisi de güzeldi. Rüyanın devamını görmek için işe geç kalıyordum neredeyse…



from WordPress https://ift.tt/vLG7r8q
via IFTTT

15 Eylül 2022 Perşembe

Eveeet

Dedim ya bir sarılsa her şey güzelleşecek diye. Bahçede oturmuş kara kara düşünürken, o ve 2 arkadaş rezene var mı diye ofis ablasına soruyorlardı. Bende var dedim, verdim.

Biraz sonra da yemek almak için ocağın başına geçtim. Arkamdan geldi ve arkamda durdu. Çayın kalanını uzattı sağıma doğru, tezgaha koydu. Bunu yaparken de çayla ilgili soru sordu sağ kulağıma doğru. Nefesini hissediyordum. 5 cm daha yaklaşsa sarılmış olacağız. Sonra ben de sağıma dönerek cevap verdim. Güldü.

Yemek yerken bana bakıyordu. Gülümsüyordu. Yemeğim bitince, iş yerinden başkasına vermediği sigarasından bana uzattı. Sen uzatırsın da almaz mıyım dedim, beraber içtik. Moralim yüzde elliden fazla iyileşti.



from WordPress https://ift.tt/9mztNa3
via IFTTT

Dokunsalar Ağlarım, Sen Dokun Çiçek Açarım

Bir sarılsan dünya renklenecek…

Aidat 1036 liraya çıkmış. Kara kara nasıl maaş yetiştireceğimi düşünüyorum. Zaten sadece kira ve fatura ödemek için çalışıyorum. Kendim için harcamaya cebimde bir şey yok. Kendim için bir şey almak benim işin lüks.

Bugün ona birkaç koli kargo geldi. Geçtiğimiz ay koli gönderenle aynı kişi. İnsanlar teşekkür ya da yürüme bahanesine koli koli malzeme alabiliyor, ben bir sakız alacağım zaman on kere düşünüyorum acaba yetişebilir miyim diye.

Harika ve mükemmel işleyen bir adalet var ülkede. Kimisi açlıktan ölür, kimisi her şeyi yapmışlıktan öldürür…

Neyse, bir sarılsa, her şeyi kutuya kapatırım da… Sarılmıyor işte.



from WordPress https://ift.tt/MVnTmYv
via IFTTT

Bugün çok güzeldin…



from WordPress https://ift.tt/QEyGUIJ
via IFTTT

13 Eylül 2022 Salı

Karşılaşma

Kahve almaya mutfağa yöneldim, elimde bardağım vardı. Mis Kokulu da mutfağa girmişti benden önce. Kapıya vardım, tam içeri girecekken o çıktı. Gülümseyerek baktım. Önümden, gözlerime bakıp gülümseyerek ve sonra da gözlerini kaçırarak geçti.

Dizlerin bağ çözüldü hadi bakalım…



from WordPress https://ift.tt/sVexRK0
via IFTTT

7 Eylül 2022 Çarşamba

Ne Konuşuyorlardı Acaba?

Yemek sonrası bahçede güneşlenip ısınırken, o da içeride oturuyordu. Camın kenarındaydı. Bi ara içeri doğru baktım, göz göze geldik, çaktırmadan bakıyor gibiydi ama gözlerini çekmedi. Gülümsedi. Efendim, noldu der gibi başımı salladım, bakmaya devam etti. O andan sonra ısınmayı bırak, terlemeye başladım.

Çok tatlı, seksi.



from WordPress https://ift.tt/aOU5Yuj
via IFTTT

6 Eylül 2022 Salı

Göz Göze

Öğle yemeği vakti gelmişti. Mutfağa gittim. Ne yemekler var diye tencereleri teker teker açarken hiçbir yemeğin diyetime uygun olmadığını görüp, yemeklerin önünde dikilerek kara kara ne yiyeceğimi düşünmeye başladım. O sırada arkamdan biri geldi ve durdu öyle. Bi baktım, Mis Kokulu. Yüzüne baktım, bana baktı uzun uzun, ben de ona baktım, gülümsedi, ellerini “ee” der gibi yanlara açtı, “Siz alın, bana uygun yemek ne yazık ki yok.” dedim. Aaa, dedi, bir yemekten aldı, bahçeye geçti. Sonra bahçede topluca sohbet ederken her konuşmamda bana dönüp gülümsedi.

Kafamı geriye doğru yatırıp, sandalyeye yasladım. Bulutlara bakarken gözlerimi kapadım. Sonrası malum, hayaller… İşte, gözlerim kapalıyken bir karaltı hissediyornuşum da açtığımda yüzüme doğru eğilmiş oluyormuş, sonra etrafta kimse ve kameralar yokmuş ve dudaklarıma dudaklarıyla narince dokunuyormuş falan.

Anında hayal kurarım sevgili okur.



from WordPress https://ift.tt/tTHSbkm
via IFTTT

5 Eylül 2022 Pazartesi

Yardımcı mı Oluyor O?

Bu sabah toplantıda yazılar ve haberlerle ilgili konuşuyorduk. Toplantıda Mis Kokulu kadın dedi ki, hazır stajyerler buradayken Kıvırcık da haber hazırlatsın bol bol, halledelim. Tasarımcı arkadaş da dedi ki stajyer kalmadı elimizde. Hiç mi kalmadı deyip dudağını ısırdı benimki, bana bakarak. Toplantı sonunda da “Kıvırcık, sana stajyer alayım mı, ister misin?” dedi. Tam o sırada toplantıdan çıkıyordum; durdum, yüzüne baktım, erimek üzereydim ve sadece “olur” diyebildim. Hemen telefonu eline alarak araştırmaya başladığını söyledi. Masama kadar gülümsedim durdum. Arkamı dönüp ona baka baka odama geçmek istedim ama öyle bir şey mümkün değildi tabii.

O da toplantı bitiminde önümden geçerek görüşmesi için ofisten ayrıldı.

Kalbim pıırrrrr sevgili okur!



from WordPress https://ift.tt/VSUeBDG
via IFTTT

1 Eylül 2022 Perşembe

Yakaladım

Bana bakarken yakaladım! Görüşmeden dönmüştü, elinde poşetlerle benim katımda dolandı, başımı kaldırdım arkasından bakayım diye, bana bakıyordu. Göz göze gelince hemen çekti gözlerini.



from WordPress https://ift.tt/3ouH2iE
via IFTTT

31 Ağustos 2022 Çarşamba

Evet Güneşim Doğdu

Ofise girdi. Ay dedim, bahar geldi!

“Evet, dedim, güneşim doğdu.” dedim, güldü, “İlahi Kıvırcık,” dedi yan masama otururken. Şu anda yan masamda oturuyor. Ed Sheeran’dan Perfect’i açtım, hayallere dalarak klibi izledim… Yakınlarımda olduğunu bilmek güvende hissettiriyor beni. Her an her şeyden beni koruyabilirmiş gibi geliyor bana…

Çok romantiğim şu an.



from WordPress https://ift.tt/82UpIwR
via IFTTT

Heyecan

Yarın geliyor Mis Kokulu! İçim kıpır kıpır. Tatile kimlerle gittiğini görmedim. Stalklayıp bulabilirdim ama çok yoğundum ve bugün de bol uyuyup oyun oynadım. Yarın patronla konuşurlarken duyarım belki… Muğla’daymış.



from WordPress https://ift.tt/lyKrVv5
via IFTTT

29 Ağustos 2022 Pazartesi

Ses

Mis Kokulu tatilde ya hani, ofis bir anlamsız, bir boş… Merdivenden inip çıkanlara hiç bakasım gelmiyor, çünkü o değil biliyorum.

Neyse, sonra patronlardan biri geldi ve speakerla onu aramış. “Efendim,” diyen sesini duydum bir anda. Gülümsedim. İyi geldi.

Beni spora giderken gördüğü gün söylediklerini düşündükçe hala sırıtır, hayal kurarım… Spora gidene kadar gülüp durmuştum mesela. O gün spor çok çabuk bitti gibiydi, bir hayalin içinde yaşarken bir yandan da kalori yakıyor gibiydim.

Hayır sevgili okur, kadınlara karşı bir ilgisi var mı bilmiyorum. Bir adım atamam. Böyle küçük atışmalar çok hoş ve heyecanlı şimdilik. Bir şeylerden emin olunca koşarım zaten. Hem, hangi sevdiğimin kadınlardan hoşlanıp hoşlanmadığını biliyordum ki?



from WordPress https://ift.tt/X5KiOwQ
via IFTTT

27 Ağustos 2022 Cumartesi

Gitme

Mis kokulu kadın (bundan böyle kendisine böyle diyeceğim) tatile gidiyor bugün. 10 yıldır beraber çalıştığı arkadaşıyla vedalaşırken noldu kaydı mı bi şey oldu, boynundan öptü arkadaşını.

Ahh o ben olaydım…

Boynumdan öpülüp heyecanlanmayı özledim.

Umarım bol bol paylaşım yapar da özlemimi gideririm.



from WordPress https://ift.tt/1EFgexU
via IFTTT

23 Ağustos 2022 Salı

Sıradan Olmayan Bir Gün

Ofise geldiğim sıradan bir gündü. Ay sonu olmasına rağmen o kadar yoğun değildik. Birkaç işim olur, sonra boş kalırım diye düşünüyorum. Hiç de öyle olmadı…

Yan masamda oturan arkadaşım, odası alt katta olan genel yayın yönetmenine dizgi yapmaları için seslendi. Bir süre sonra yüreğimi hoplatan kadın geldi masamın yanına. Esmer tenine müthiş yakışan siyah, göğüs dekolteli, fırfırlı eteği olan mini bir elbise ve sarı zebra desenli, yine siyah süet bir ince topuklu çizmeyle karşımdan gelerek sol tarafımdaki masaya geçti, bir tabure çekti, oturdu. Saniyede 5 adım atan, hızlı bir kadın kendisi; ama o bana doğru gelişi neredeyse 60 saniye falan sürdü benim gözümde.

Mis kokusu halen burnumda. O kadar pahalı kokular kullanıyor ki, geçtiği yerden bir ömür geçmiyor o esans. Dizgiye başlamadan önce, sabahki toplantıda yaşadığımız krizi ele aldılar. Daha sonra benim haberlerimi dizmeye başladılar. Haberlerin biri, Alaçatı’daki bir etkinliktendi ve fotoğraflar üçgen vücut, kaslı, bronz erkeklerle doluydu. Onlar ağızlarının suları akarak dizgi yaparken ben de kendi işimi yapıyordum ama öyle bir “Offf” çekiyorlardı ki, gülümsedim. Gülümsememi gördü genel yayın yönetmeni, ardından o da gülümsedi. Bir süre gözlerine baktım. Çok uzun gibi geldi ama değildi kesinlikle.

Daha sonra bana haberle ilgili birkaç şey sordu, cevapladım ve ayağa kalktı hızlıca. Aşağı kattaki odasına doğru hızlı adımlarla giderken durakladı. Arkasını döndü, telefonuna bakıyordu, kafasını hiç kaldırmadı. Bir şey söyleyecek gibi olsa da hiçbir şey demeden gitti.

Alt kattaki tuvalete gitmek için yerimden kalktım. Tuvalet, onun odasının hemen yanındaki kapıydı. Her seferinde onu görüyordum ama hep arkası dönük oluyordu. Benim geldiğimi görmezdi hiç. Yine aynı şekilde görmedi. İç çekip işime devam ettim.

Yerime oturmuş, haber yazmaya devam ederken, “Kıvırcık,” diye seslendi, “hemen gelmen lazım, acil!”. O bir şey istediğinde, ikiletmeden yapmak lazım, çünkü despot, katı, sinirli, lafını esirgemeyen, çalışkan, iş bitirici bir bireydir kendisi.

Şayet işini geciktirirsen kibarca ağzına sıçar ve kendinden geçersin. Payladığı kişilere denk geldim. Büyük büyük insanlara karşıydı hem de.

Kalktım ve büyük adımlarla ama cool bir tavırla odasına doğru gittim. Kapının arkasında durmuş, “Sen biliyorsun, şuna bir bakar mısın?” diyerek beni odanın ilerisine çağırdı. İçeri adım attığım gibi kapıyı kapatıp kitledi. Ben gözlerim büyümüş ona bakarken bir anda kollarımı kaldırdı ve duvara yasladı. Nefesini boynumun sağ tarafında hissediyordum. Göğsüm kalkıp inmeye başladı, kalbimin hızlanmasıyla nefes alışım düzensizleşti, ağzım kurudu.

Uzun sürmedi…

Dudaklarımı dudaklarıyla ıslattı. Hem parfümü, hem ağzından gelen nane kokusu, hem duruşu, hem beni tutuşu, dominant oluşu yere basışımı engelliyordu. Yüksekteydim, uçuyordum. Ellerimi bıraktı, ellerini kalçama götürdü ve ani bir hareketle yüzümü duvara yasladı bu sefer. Boynumu öpmeye başladı. O kadar sıcaktım ki, duvar buz gibi değiyordu yüzüme. Avuçlarımı göğüs hizamda duvara yaslamıştım. Kalçalarımdan ellerini çekip omuzlarıma götürdü, okşayarak kollarımdan bileklerime gitti, oradan da memelerime. Kasıklarım atmaya başladı.

Yüzüne doğru döndüm ve dudaklarına yapıştım. Sırtımdan tutup, odasındaki iki kişilik deri koltuğa yatırdı beni. Üstüme çıktı, tişörtümü yukarı doğru sıyırdı. O sırada telefonu çaldı. Hiçbir şey demeden açıp konuşmaya başladı, “Yoldayım, geliyorum, birazdan orada olurum,”. Sıyrılan tişörtümü düzelttikten sonra kapının yanında duran aynadan saçını ve rujunu düzeltti. Elimden tutup ayağa kaldırdı. Sessizce kilidi açıp, yüksek sesle “Teşekkür ederim Kıvırcık ya, iki dakikada hallettin hocam, helal sana!” dedi ve dışarı çıktık beraber. Rica ettim ve masama doğru yol aldım, o da arkamdan geliyordu. Kalçama dokundu ve çıkışa doğru yolunu değiştirdi. Halsizce masama geçtim. Suratımda şaşkın bir ifade, bir yandan da gülümsüyorum hâlâ o andaymış gibi. Neyse işime devam ediyorum. Yeni haberler gelmiş elime, hemen baskıya hazırlamam lazım.

Ah, her yanım o kokmuş…



from WordPress https://ift.tt/clXqAUk
via IFTTT

19 Ağustos 2022 Cuma

Gün Boyu Bir Gülümseme Hali

Ahhh özlemiş beni!

İki kez söyledi hem de, ben bir karşılık vermeden…

Doğum günüydü dün. Kutladım. “1 teşekkür ederim 2 özledim 3 yoksa İstanbul’dasın ve kutlamaya mı geldin?” O sırada ben bir şeyler anlatmaya devam ettim. Sonra durdu durdu yine özlediğini söyledi. Bu ilk oluyor. ERİYORUM SEVGİLİ OKUR…

İstanbul’a çağırdı. Bu zamanlarda gidemem ne yazık ki. Kuzenim Ankara’ya askere geliyor yarın. 14 Eylül’de bitecek. O zamana kadar her hafta sonu onu ziyaret etmek istiyorum, kuzumu yalnız bırakamam. Ondan sonra gelirim dedim ona da. Tamam dedi, ben de babamı evden gönderirim, birkaç günümü de boşaltırım. It Takes Two oynarız, dedi; içelim de, dedim. O zamana kadar diyet ve sporumuza çok dikkat edip alkol tüketmeye karar verdik. YA PLAN YAPIYOR BENLE!

Ah kalbim! Tüm gün sırıtıp durdum. Buluşmamızı ve bana sarılışını hatırladım hep…



from WordPress https://ift.tt/SuD39gW
via IFTTT

18 Haziran 2022 Cumartesi

Anımsatıcılar

Bugün işe gelirken dolmuşta, sınava gidenleri gördüm. Kimisinin elinde kalemler, peçete ve su; kimisi çantasıyla gelmiş ve şoföre yol soruyor; kimisi yanında biriyle gidiyor; yürüyenlerden de ellerini açıp yüzüne süren vardı, dua ediyorlardı muhtemelen.

Bir an benim YDS’ye girdiğim zamanlar aklıma geldi. Üniversitedeyim. Tesoro var, sevgilim. O farklı bir dilde ben farklı bir dilde sınava gireceğimiz için, farklı yerlere çıkmıştı sınav merkezlerimiz. O, bir sınıf arkadaşımızla beraber aynı yerde sınava giriyordu, bu yüzden arkadaşımızın arabasıyla gitti. Dolayısıyla yanına çantasını alabilmişti tabii.

Ben, yanıma sadece yola tam olarak yetebilecek kadar ve tek binişlik metro kartı alıp üstünü almama gerek olmayacak kadar para alarak, başka hiçbir şey taşımadan yola çıkmıştım. Ne ev anahtarı, ne telefon, ne su, ne saat, ne peçete… Yasaktı içeri sokmak. Getirenlerin eşyalarını alıp atıyorlardı. Demir paralar dahil. Emanetçilere de nasıl güveneyim? Hayattaki yakınlarıma bile güvenmezken.

Sınav bitti, eve geldim. Yanımda para yok, anahtar yok, açım, susuzum, uykusuzum, yalnızım, evin önünde bekliyorum kapının açılmasını. O sırada Tesoro ile aynı evde yaşıyoruz. Uyuyup kaldığını düşünerek biraz bekledim ama sonradan hatırladım ki evde hep beraber buluşup sonrasında kahve içmeye falan gidecektik. Bir etkinlik yapacaktık yani sınav sonrasında. Zile basmayı bıraktım.

Bir süre geçti. Gelen yok. Saate bakamıyorum. İyice uykum geldi, susuzluktan geberiyorum. Yakınlarda yaşayan arkadaşlarıma gidemiyorum, gücüm yok. Evdeler mi onu bilmiyorum, gidip kapıda kalma ihtimalim de var, üstüne bir de yorgunluk. Yürüyerek gideceğim çünkü.

Gelen giden yok…

Bir market buldum telefonu olan. Kullanıp kullanamayacağımı sordum. Paralıymış. Dedim yanımda para yok, sınavdan çıktım, sonrasında veririm, uzun sürmez zaten konuşmam. Hemen Tesoro’yu aradım. Neden gelmiyorsunuz, neredesiniz diye sordum. Aaaa aşkıım özür dilerim, ben seni unuttum, kahve içmeye oturduk, kalkıyoruz şimdi dedi. Telefonu suratına kapattım. Ne kadar iğrenç hissetmiştim o gün. Bana aşkım diyen varlık,beni unutmuş. Sümükten farkım yok gibi hissetmiştim ya olaya bak. Saate baktım marketteki. Sınav bitiş saatinin üstünden 2 saat geçmişti. 2 saat öylece beklemiştim…

Ve ben bu insanı sevmeye devam ettim. Bununla kalmadı beni üzdüğü noktalar.

En sonunda, evli bir yakın arkadaşında hoşlanıp ona açılmasıyla ve benim bunu “yakalamam”la, uzakta olmanın da verdiği cesaretle “Yeter artık Kıvırcık. Bitir artık. Her şey apaçık. Neyi devam ettiriyorsun?” dedim kendime ve içime bağıra çağıra bitirdim.

İşe giderken bindiğim dolmuşta gördüğüm olaylar bana 6 7 yıl öncesini hatırlattı. Hayat.

sonrasında.



from WordPress https://ift.tt/aMrxqQJ
via IFTTT

6 Haziran 2022 Pazartesi

Düşman Başına

Allah kimseye ev arkadaşım gibi bir komşu vermesin.

Komşularına karşı empati ve saygıdan uzak, çıkar ilişkisine dayalı konuşmalarıyla; bangır bangır televizyon izlemesiyle; gecenin bir vakti hoparlörden müzik dinlemesiyle; topuğunu, yeri delmek istermişçesine vurarak yürümesiyle; evin kapısını dan diye çarpıp tüm apartmanı inletmesiyle; merdivenlerı zangır zangır kullanmasıyla; şikayet geldiği zaman, şikayet edilen eylemi daha çok yapmasıyla; apartman görevlisini, çalışma saatleri dışında çalıştırması ve tüm ağır eşyalarını taşıtmasıyla; çöpü gelişigüzel ve çöp saatleri dışında kapının önüne koymasıyla; apartmanı pis tutmasıyla; istediği bir şey olmadığında çirkeflik yaparak bayağılaşarak tepki vermesiyle; bunları yapan o değilmiş gibi gururla yürümesiyle ve inandığım kadarıyla tüm bunları benim yaptığımı söylemesiyle BERBAT BİR KOMŞU. Apartmanlardan ırak…



from WordPress https://ift.tt/k4Gas5x
via IFTTT

31 Mayıs 2022 Salı

Yavşak Yavşak İş Yapmayın

Bir ayda en az 28 gün var. 28 günün 24’ü boş geçerken bu 24 günün ilk 4 gününde ben her işimi halledip bitirirken, iş arkadaşlarım sadece son 4 gün çalışmaya başlıyorlar. Onlar da zaten işlerini telefondan halledebildikleri için -yalnızca müşteri ile konuşup onlardan yazı istedikleri için- o 4 günde bile sıkıntıya girmiyorlar; ama patronlar son 4 günün ilk gününde diyorlar ki: “Yarın baskıya verelim.”. Bunu ayın son gününe kadar söylüyorlar. Ayın son günü, yazılar önüme doluşuyor. Ertesi gün mutlaka baskıya gitmek zorunda olduğumuz için, ben ve tasarımcı arkadaşlarım, o son gün işten gece saat 12’de çıkıyoruz ve o günden itibaren 5 gün kadar ben kendime gelemiyorum. Hayır bir de, asgari ücretin üstüne pirim alarak benden daha çok maaş alıyorlar bu satışçılar aylık. Hal böylesine adaletsizken, ben nasıl çalışmaya devam edebilirim sakince? Önüme ne gelirse vurup kırasım var şu an. Hatta sağda solda gördüğüm her şeyi önüme alıp parçalamak istiyorum.



from WordPress https://ift.tt/lgXWQhm
via IFTTT

22 Mayıs 2022 Pazar

Kurtarıcı Sendromu

Depresyonda olduğunu belirten bir flörtüm vardı. Hiçbir şey yapmak istemediğini, hiçbir şeyden zevk alamadığını, yaşadığı yerden ve insanlardan çok sıkıldığını, oynayacak oyun bulamadığını falan söylüyordu. Hemen çözüm bulmaya çalıştım. Çareler aradım: Şöyle yapabilirsin, şunu deneyebilirsin, bunu yapmış mıydın, hadi şunu yapalım bak güzel olur gibisinden öneriler sundum. Hepsine karşılık vererek reddetti ve bir süre benimle konuşmadı.

Üzerinden zaman geçti ve yeniden, depresyonda olduğunu belirtti. Bu sefer ailesinden bahsederek, annesinin ölümünü ailesindeki kimsenin kaldıramadığını ve hepsine destek olmaktan kendiyle ilgilenemediğini, bulunduğu şehirden sıkıldığını, insanların aptallığından bıktığını vs. anlatmaya başladı. Bu sefer hiçbir öneride bulunmadım ve sadece dedim ki: Yardımcı olabileceğim bir şey varsa ben buradayım, anlatabilirsin. Bu sefer bana kalpler yollayıp, teşekkür ederek konuşmasını sürdürdü ve daha çok anlattı.

Bazen yalnızca dinlemek ve destek olarak orada olduğunu söylemek yeterli olurmuş. Karşıdakinin yorgunluğuna bir de kendi çarelerinle yormamak daha büyük bir yardımmış. Bu bir önceki davranışıma bazı kaynaklar “kurtarıcı sendromu” diyor. Her derde çare bulmaya çalışarak -hatta acil çözüm bularak- kendini iyi hisseder, bir işe yaradığını düşünürmüş bu kişiler. Kendi yaralarını iyileştiriyor olduklarını sanırlarmış.

Bunun farkına vardım bir süre önce. Şimdi de adını ve bunu nasıl yeneceğimi biliyorum. Sıra geldi uygulamaya. Hatta başladım bile!



from WordPress https://ift.tt/iHLVSpc
via IFTTT

20 Mayıs 2022 Cuma

Biorezonans Tedavisi

Şeker ve karbonhidrat bağımlılığı için tekrar tedaviye başladım. 2019’da da başlamıştım ama tamamlanmadan bırakmıştım. Tabii 17 kilo vermeme engel değildi bu. Kaç ayda verdim hatırlamıyorum ama 1 ayda 9 kilo verdiğini hatırlıyorum. Bu seferki hedefimiz 20 kilo. Hadi bakalım.

Karbonhidrat yasak. Şeker yasak. Süt ürünleri yasak. Yalnızca 3 öğünüm var. Sadece öğlenleri et yiyebilirim, haftada en fazla 4 gün olacak şekilde. Akşamları yalnızca yeşil ve kırmızı sebze. Sabahları mutlaka 2 yumurta. Alkol yok bir süre. Baklagiller haftada en fazla 3 gün. Gazlı içecekler yok, soda hariç. Günde 3 litre su içmeliyim.

Geçen çarşamba ilk seansıma girdim. 40-50 dakika arası biorezonansa bağlı olarak geçti. O makineyi kullanacağın gün çay ve kahve içiyorsun, makineye girerken tok olman lazım ve makine öncesinde idrara sıkışık olmalısın, çünkü makine idrardan seni tanıyor. Ellerine ince uzun metaller veriyorlar, ayakların da aynı şekilde bir metale basıyor, sırtına da bir metal konuluyor. Elektromanyetik frekans vererek vücudundan bu bağımlılık yapan zıkkımları siliyor. Silmene yardımcı oluyor ya da. Tamamen plasebo da olabilir. Henüz bilimsel olarak kanıtlanmamış. Alet hakkında farklı görüşler var. Ben, bende işe yaradığını gördüm. Gerisi önemli değil benim için.

Bu alet, bu frekansları silmeye çalıştığı için senin de carb ve şeker almaman gerekiyor ki nötrlenmesin durum. Yani bu aletsiz de carb ve şekeri bırakmaya çalışabilirdim; ama bende o kadar irade yok. Hayvan gibi para bayıldığım için ipe ipe yapmak zorunda hissediyorum. Zaten doktor de diyetisyen de diyor ki, bu alet tamamen bu bıraktırma işini üstlenmiyor, yalnızca sana destek oluyor. Yani, 10 günde kurtulacakken 5 günde kurtuluyorsun.

Geçtiğimiz yıllardaki seanslarımda carb konusunda çok katıydım. O zamandan beridir de ekmek, gözleme, börek vs. hamur işlerine düşkün ben bunları aramaz oldum. Şeker ve tatlı için aynısını söyleyemiyorum, çünkü tatlıda cheating yaptım birkaç kez. Karbonhidratsız kolay olacak ama tatlısız zorlanacağım gibi; AMA BAŞARACAĞIM. Bu ikisi artık hayatımdan çıksın istiyorum.

Bu tedavinin üzerine spor yaparsam her şey çok daha güzel olurmuş ama yürümekten başka bir spora verecek param da zamanım da yok.

Bu alet sigara ve alkol bağımlılığında, stresle mücadelede, ağır metallerin atılmasında, ağrı giderilmesinde falan da kullanılıyor. Elektronik akapunktur gibi.



from WordPress https://ift.tt/UHhdYtx
via IFTTT

14 Mayıs 2022 Cumartesi

Ses Etme Sus

Bana neden “Kıvırcık adeta bir kabak çiçeği gibi açıldı.” dedi ki muhasebecimiz?

Bu işe geleli 3,5 ay olmuş. Yanlış hesaplama yapıp 4-4,5 ay oldu dedim diye mi ki? Ama hemen düzelttim bu yanlışımı…

Hal ve tavırlarım eleştirilecek ölçüye mi geldi? Gereksiz bir öz güven mi sergiliyorum? Hiç öyle hissetmemiştim… Canım sıkıldı yine. Yani günde 9 saat aralıksız gördüğün insanlarla ister istemez yakınlaşıp rahat tavırlar sergilemeye başlarsın ki…

Sus Kıvırcık.

Biri istediğinde müzik açma.

İşin olmadığında bile masanın başında otur.

Nefes almak için kalkma.

Kimseye bir şey deme, sadece işini sor, bitti.

Hakkını arama. Paranı isteme.

Gülme.

Gülümseme.

Ses etme, sus.



from WordPress https://ift.tt/X70KcZw
via IFTTT

12 Mayıs 2022 Perşembe

Beş İki Sıfır

Para bana akıyor.

Bolluk ve bereket içerisindeyim.

Para ne zaman istersem bana kolayca geliyor.

Para bana kolaylıkla geliyor.

Bunları tekrarlamaya başladığım ilk günün ertesi sabahına, ne zaman alacağım belli olmayan bir proje ödemesini aldım. Hem de dolarla. Sonra biraz zaman geçti. Ben yine tekrarlamaya başladım bunları. Eski ve tamamlanmış bir projemden ödeme aldım. Halbuki bu projenin ödemesini ben zaten almıştım ve ödemenin eksik olduğunu bilmiyordum.

Bir süre daha geçti. Elim daraldı ve tekrar bu cümleleri ve sayıları sesli bir şekilde söylemeye başladım. Sabahına, yeni projemin ödemesi geldi, üstüne de maaşım erken yattı.

Bir kez daha ve farklı bir zamanda yine denedim bu ritüeli. Evet, yine beklemediğim bir para geçti elime.

Son olarak da, dünden önceki gün dolar almıştım. Dün sayıları ve cümleleri tekrarladım. Bugün dolar arttı ve kâra geçtim.

Sevgili okur, enerji falan boş işler diyen birisiydim ben. İnancım yoktu. Yakın arkadaşımın bana bu cümleleri ve etkilerini söylemesiyle “Ne kaybederim ki?” diyerek başladım ritüellere. Sonuç için, “Denk gelmiştir yaa” diye inanmamaya çalışsam da, bunun bir tesadüf olduğunu düşünsem de, bunlar güzel şeyler. Sonuç alıyor olmak bile, evrene verdiğim mesajın karşılığını aldığımı gösteriyor diye düşünüyorum artık.

Beş iki sıfır. Para bana akıyor. Bolluk ve bereket içerisindeyim. Para ne zaman istersem bana kolayca geliyor.

Acil para frekansı bu. Sayılarla şifa bulmak deniliyormuş. Şimdi daha çok ilgileniyorum işte…



from WordPress https://ift.tt/LA5E1Pb
via IFTTT

10 Mayıs 2022 Salı

Herkes Görevini Bilsin

Çok sinirli hissediyorum.

Dün, işten çıkmadan önce, çıkışta yürüyüşe gideceğim için ofise yemek söyledim. Sonra da çöpümü mutfak çöpüne attım. Tam ellerimi yıkarken, ofis çalışanı abla geldi, “Ayyy ellerimi daha yeni yıkadım, keşke dışarı atsaydın, şimdi nolacak, çöpten alıp dışarı atıversen, bir dahakine dışarı atalım, böyle kalmasın bu” diye söylene söylene çöpü attı dışarı. Benim atmamı istedi herhalde. Niye atayım? Birincisi, bu benim görevim değil; ikincisi çöpü çöpe atmışım, ortada yamuk bir durum yok; üçüncüsü benim zaten işim başından aşkın ve çıkmadan yazı yetiştirmeye çalışıyorum, grafiker arkadaş benden iş bekliyor.

Sonra kadın bir hışımla çöpü dışarı çıkarınca sinirlendim. Konuşursam, biliyorum, kıracağım. Sinirlendiğimde ağzımdan hoş şeyler çıkmıyor. Geçtim masama oturdum. Sonra kadın bir hışımla yukarıya koştu. Fısıldamalar geliyor aşağıya. Sonra indi, iyi akşamlar demeden gitmiş. Bir şey yaşadığında, abartarak gelir bize anlatırdı daha önceden de, kesin onu yaptı. Önüne gelene de anlattığını biliyorum.

Bu sabah mutfağa su almaya gittim. Kadın dolapları çat çat çarpıyor, bulaşık makinesinin kapağını çat kapatıyor falan. Sonra bir kez daha mutfağa gittim, almış yanına birini, fısır fısır bir şeyler konuşuyor. Ben gelince bana bakıp sustu. Ayh, halen sinirliyim!

Hayır ne bu hava? Ben sana gel şu yazıyı iki oku diyor muyum hiç? Ya da ne bileyim gel masamı sil ya da bana çay getir diyor muyum? Biz senin yerine telefona bakıyoruz, kapıya bakıyoruz, çöpü çıkarıyoruz, e sen ne diye buradasın? Ben kendi işimi yapmayıp seninkine mi yöneleceğim daima? Yardım ayağına işleri bize yaptırıyor zaten, bir gün patlayacağım. Kaldı ki ben zaten normal bir şey yapıp, çöpümü çöpe götürmüştüm. SİNİRLİYİM SEVGİLİ OKUR. Herkes kendi işini yapsın. PR’cı ya da satışçı nasıl benim işimi yapmıyorsa ben de onlarin işini yapamam arkadaş. Hadsizliğe bak!



from WordPress https://ift.tt/16fwVRn
via IFTTT

8 Mayıs 2022 Pazar

Kendini Tanımak

Neden bizi hiç sevmeyecek insanlara aşık oluruz?

Neden hayatta çok iyi yerlere gelsek de başarısız hissederiz?

Herkes bizi güzel bulsa da neden çirkin hissederiz?

Neden yalnızlıktan çok bunalsak da yakınlıktan kaçarız?

Neden herkese seve seve yardım ederiz de kendimiz için yardım isteyemeyiz?

Neden hayatımızda önemli olmayan insanları, hayatımızı kaçıracak kadar umursarız?

Beyhan Budak, Mutluluğu Kaybettiğin Yerde Arama



from WordPress https://ift.tt/8DowN9n
via IFTTT

Eğer Okumayı Bilirsen, Hissettiğin Her Şeyin Sana Bir Mesajı Var

Sosyal benliğin zorunlulukları içerisinde kaybolup kaybolmadığını merak ediyorsan, şu sorular sana yardımcı olabilir:
🔳Hayatının önemli bir kısmını kaplayan şeyleri düşündüğün zaman, hangilerini mecbur olduğun için yapıyorsun, hangilerini sevdiğin için yapıyorsun?
🔳Görünmez olduğun bir dünyada yaşıyor olsaydın, neler yapmak isterdin? Görünmezlik becerisini kazandığın ilk günlerde yapacağın çılgınlıkları hesaba katmayalım lütfen.
🔳Yaptığın hiçbir şeyden suçlanmayacağını bilseydin, neler yapmak isterdin?
🔳Diğer insanların imrendiği bir yaşama sahip olmana rağmen kendini sıklıkla boşlukta hissediyor musun?

Beyhan Budak, Mutluluğu Kaybettiğin Yerde Arama


from WordPress https://ift.tt/qWkFpDN
via IFTTT

Şunu Anla

Ne olduysa hayırlısı için oldu.
Ne oluyorsa hayırlısı için oluyor.
Ne kaybettin ki, ağlıyorsun?
Ne getirdin ki, kaybettin?
Ne yarattın ki, yok oldu?
Ne aldıysan buradaydı.
Ne verdiysen buradaydı.
Sana bugün ait olan, dün başkasına aitti; yarın da başkasına ait olacak.
O zaman ne için boşuna üzülüyorsun?

Bhagavat Gita


from WordPress https://ift.tt/98kvfqF
via IFTTT

7 Mayıs 2022 Cumartesi

Kaygı Hissediyorsan Hatırla

Her şeyi kendi başına çözemezsin.

Mükemmel olmak zorunda değilsin.

Yalnız değilsin.

Elinden gelenin en iyisini yap, her adım kıymetli.


from WordPress https://ift.tt/hlPFDcp
via IFTTT

5 Mayıs 2022 Perşembe

Hayatta Kalmaya Çalışmak

Kendimi de biliyorum, insanları da biliyorum. Hep iyi düşünmeye çalışıyorum ama bu kendimi kandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Yemek öncesi mideyi kandırmak için ağza atılan şekerlemeler gibi. Hiçbir besin değeri yok, doyurmuyor da, sadece kısa bir süreliğine acıkmadığını hissetmeni sağlıyor. Aynısı işte. Kısa bir süreliğine mutlu olduğumu sanmamı sağlıyor bu iyi düşünme durumu da.

Her şeyi biliyorum ama her seferinde de “Acaba?” demeden geçemiyorum ve her “acaba”nın sonu da, evet, hüsran. Her seferinde bir tık daha aşağıda buluyorum kendimi. Dibin de dibine doğru gidiyorum ama belki dibinde bir delik vardır da başka bir dünyaya çıkarım diye umutlanıyorum, bunun evren yasalarına aykırı olduğunu bilmeme rağmen…

Ben bu umudu neden içimde tutuyorum?
Yaşıyor olanların iç dürtüsel bir hareketi mi bu?
Yani, neden durmaksızın buna inanıp da hâlâ bunu istiyorum, olmayacağını bilmeme rağmen?
Hayatta kalmaya çalışmak mı bu?
Yaşamak için gerekli olan bir şey mi?



from WordPress https://ift.tt/cv7uRJZ
via IFTTT

29 Nisan 2022 Cuma

Kendine duyduğun sevgiyi nasıl gösteriyorsun?



from WordPress https://ift.tt/RxheKI6
via IFTTT

Hayatımdan Çıkarıyorum

“Şunu söylemem gerekirdi,”, “Bunu yapmam gerekirdi,”, “Öyle yapsam daha iyi olurdu,” demeyi

Kontrol sahibi olmadığım konular üzerinde endişelenmeyi

Kendimi başkalarıyla kıyaslamayı

İdealize ettiğim hayat algısını

Mükemmeliyet peşinde koşmayı



from WordPress https://ift.tt/efHMCYb
via IFTTT

27 Nisan 2022 Çarşamba

Çenemi…

İnsanlar 1 milyona ev alıyor, benim cebimde 200 lira var… O da yola gidiyor zaten.

Bu kadar adaletsiz olacak ne vardı? Orta sınıfın fakir olması, fakir sınıfın da ölmesi mi lazım? Ya bu nasıl insanlık?! Aklım almıyor. Herkesin bu kadar, sadece kendini düşünmesini anlayamıyorum. Komşusu açken, tok yatan bizden değildir diyerek nasıl tam aksinde hareket edebilecek karaktersizliğe sahip bu insanlar? Her bir şerefsizliğe nasıl kılıf uydurabiliyorsunuz ya?



from WordPress https://ift.tt/Unebo3M
via IFTTT

Yeni yaş

Hoş geldin 32 🌈


from WordPress https://ift.tt/zfSvNA4
via IFTTT

İyi Hislerle Temas Kurmak

Hayatta yolunda gidenleri hatırla.
Sevdiklerini düşün.
Seni farklı kılan özelliklerinden güç al.
Yaşam içindeki mucizevi detayları gözlemle.


from WordPress https://ift.tt/X4xRceu
via IFTTT

26 Nisan 2022 Salı

DUYURU VAAR KOŞUN!

Gezgin Keçi ile Kıvırcık Lahana birleşti. Artık iki yayınlar da kivircik1lahana.blogspot.com üzerinden okunabilecek. gezginkeci.blogspot.com'a hoşça kal ve de hoş geldin diyebilirük.

22 Nisan 2022 Cuma

Fark

Eski iş yerimde ağzımı açıp bir şey yemeye çekinirken, yeni iş yerimdeki patronlarım ortamda yemek yiyerek bana teklif ediyorlar, karşımda esniyorlar, bir iş yavaşladığında yargılamak yerine soruyorlar ve saçma sapan laflar edip de moral bozarak ego tatmini yapmıyorlar.

Aaa! Sanırım sonradan görme olmamak böyle bir şey!



from WordPress https://ift.tt/xrbkGHv
via IFTTT

21 Nisan 2022 Perşembe

I Need Mana

Tam diyorum ki “Tamam kalbime birilerini alabilirim, bence hazırım, evet, istiyorum bunu.”, sonra birden kırılabileceğim bin tane senaryo geliyor gözümün önüne. Örneğin; bir tanesi şöyle: Biriyle konuşmaya başlamışım. Hoşlanmışım. Konuşmak da güzel geliyor. Kendisini tanımak için hep bir konu açıyorum soru sorarak, çünkü onun soracağı yok. Her bokum ortada olduğu için merak edilecek bir yanım var mı? Yok. Ha zaten, derinimi tanımak isteyen yok, o da ayrı bir konu.

Sonra birden sorularımdan bıkıyor ve bana ters cevaplar vermeye başlıyor. O ters cevap verdikçe “Yok ya, bana özel değildir.” diyerek kişisel anlamamaya çalışıyorum. Bir süre sonra ben ne dersem aksini belirterek, sevdiğimi söylediğim şeyleri ne kadar sevmediğini anlatıyor. Midesinin bulandığını, iğrenç olduğunu falan söylüyor.

Bir süre sonra ben yine kendimi kötü hissetmeye başlıyorum. Her şeyi kişiselime alıyorum ve ne kadar bok gibi bir insan olduğumu düşünerek kendimi toprağa doğru itiyorum.

Benim bu sikindirik duygu durumum nedir? Ben bunu nasıl yeneceğim? Sevgiye olan açlık, sevilmeme korkusu, her şeyi kişisel algılayarak leş gibi bir varlık olduğunu düşünme…



from WordPress https://ift.tt/fRHdYPB
via IFTTT

14 Nisan 2022 Perşembe

Yine Bir Nisan, Yine Bir Hüzün

Her yıl, doğum ayımda neden param olmaz benim?

Neden hep Nisan geldiğinde, bir anlığına doğum günümün bu ay olduğunu hatırladığımda ve kendimi şımartmak istediğimde paramın olmadığı aklıma gelir?

Ayrıca yine bir hüzün çöktü üstüme. Çömeldi, geldi üstüme oturdu tüm ağırlığını vererek. Kaldıramayacağım bir ağırlıkta değil ama bende o güç de yok şu an. Birkaç gündür kendimi çok yorgun istiyorum. Şarkı bile söyleyemedim, diyaframıma verecek gücüm kalmamış.

İş yerinde bir kedi var, biz bakıyoruz, biz besliyoruz. İki gün önce bir yarası olduğunu fark ettik. Bugün veteriner arkadaşıma sordum, yarayı gösterdim. Antibiyotikli krem önerdi. İş çıkışında gittim aldım, yanına da burun spreyim bittiği için bir tane sprey aldım. Toplam 57 lira. Sanki çok param varmış gibi…

Eve geldim, kapıda bir not. Aidat yine artmış. Bu üst üste 4. ay. Sanki işe girmemi beklermiş gibi, girdiğim aydan beri, her ay istisnasız zam geldi; ya doğalgaza geliyor, ya suya, ya kapıcıya. Peki, bana zam var mı? Yo, ne alaka? Ne zammı? İşe gireli 4 ay olmuş, zam ne demek ne biliyorsun sen?

Ve evet, işte bu ay sonunda doğum günüm var. Üzerimde bir yalnızlık, bir mutsuzluk, bir ağırlık, bir açlık…

Bunlar da geçecek Gezgin Keçi, merak etme…

Demek ki bu ay tuzlu su ritüelini iki güne bir yapmam gerekecek.



from WordPress https://ift.tt/FvLUrNi
via IFTTT

Dolmuşluk mudur, neyse artık

Az önce ofiste öğle arasında yemek yiyorduk. Bir arkadaş yaşlılara bakma olayından konuşmaya başladı. Dedesi, babasını evden konmuş ve bakmamış, annesiyle zaten ilgilenmemiş hiç. Şimdi adam demans yüzünden yardıma muhtaç hale gelmiş. Çocukları da toplanıp demişler ki herkes sırayla baksın. Arkadaşım da diyor, “Kendisini sokağa atan adama ne bakacak babam, bakmıyor tabii ki de, halalarım baksın. Bizimkilere hiçbir hayrı dokunmamış ki, ne sevgi vermiş ne yuva. Halalarım ev aldı hep, babama bir şey yok.”. Bence haklı da…

Sonra benimkiler aklıma geldi. Dedeme sırayla bakıyorlardı ve en az bakan da kimdi biliyor musun sayın okur? Dedemin en çok değer verdiği, en çok harcamayı ve yardımı yaptığı, kendisini en az ziyaret eden oğlu, en küçük amcam… Amcama karşı bir şeyim yok, o hep öyleydi. Uzaktı hep. Biz toplaşırdık, onlar başka bir zaman ve çok sonra giderlerdi dedemlere.

Sonra dedemin son zamanları geldi aklıma… Babamın üzülüşü, sonra dedemin bir anda hafıza kaybı yaşamasıyla ortaya çıkan beyin kanseri ve daha çok üzülüş… 2 gün içerisinde çok kötü olması ve 10 gün sonra da vefatı. Sanki kimseye muhtaç kalmak ve yormak istemezmişçesine.

Üstüne, 10 gün sonra anneannemin hastaneye kaldırılması.

O sırada yemekleri yapan abla, anneannesinin sırayla teyzelerinde ve annesinde kalmasıyla anneannesinin artık gezmekten yorulmuş olduğunu söylemesi. Kadın artık gitmek istemiyormuş evinden, çocukları gelsin geleceklerse istiyormuş.

O sırada anneannemin zamanları aklımda iyice canlandı ve ağlamaya başladım herkesin ortasında.

Üzgünüm sevgili okur. Anneannemin halen mutsuz bir şekilde vefat ettiğini düşünüyorum ve bu 4 yıldır halen geçmedi… İyi ki onlara gocunmadan destek verebildik, iyi ki aramız iyiydi, iyi ki birbirimize değer veriyorduk. En azından buna sevinebiliyorum.

Hüznüm geçmemiş olsa da…



from WordPress https://ift.tt/b32kwrJ
via IFTTT

Geldi yine “kim seni napsın” böcekleri



from WordPress https://ift.tt/2HhfbO3
via IFTTT

13 Nisan 2022 Çarşamba

Yeni Yeni Huylar

Acayip şeylerden zevk almaya başladım. Yani bayağı, gerçekten zevk alarak yapıyorum. Anlamını da bulamıyorum birinin: Köpük yeme isteği. Sabun köpüğü. Dalan’ın gliserinli yeşil banyo sabununu kullanıyorum. Onu life sürterek köpürtürken ağzım sulanmaya başlıyor. Sonra köpüğü ağzıma alıp sakız gibi çiğniyorum. Ardından lifi ısırıyorum. Bunu yapacağım diye banyodan geç çıkıyorum. Banyoya girip köpük yiyeceğim için de her akşam heyecanlanıyorum. BU NE SEVGİLİ OKUR?

Bir de gece yatarken telefonumdan çamaşır kurutma makinesi sesi açıyorum. Onu dinlerken gözlerim kapanıveriyor. daha kolay dalıyorum uykuya.

İş yerinde klimayı açtıklarında, onu dinlerken gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum. Hele bir de ayağımı zıplatıyorsam! O kadar tatlı bir uyku geliyor ki…

Bana noluyor, sevgili okur? Mantıklı bir açıklama bulamıyorum.



from WordPress https://ift.tt/pwyWD6B
via IFTTT

8 Nisan 2022 Cuma

Bir Psikolog Demiş ki

Ayrılmak normaldir.

Tartışmak normaldir.

Boşanmak normaldir.

Hayır demek normaldir.

Yalnız olmak normaldir.

Baştan başlamak normaldir.

Normal olmayan şey ise, mutlu olmadığınız, sevilmediğiniz ve değerli görülmediğiniz bir yerde kalmaktır. Bakın bu hiç normal değildir.



from WordPress https://ift.tt/Ey5MFlv
via IFTTT

Yürüyüş log #2

1 kilo daha almışım.



from WordPress https://ift.tt/LTIoKWN
via IFTTT

7 Nisan 2022 Perşembe

Yürüyüş log #1

İşe başlamadan önce, 69 kiloya düştüm diye sevinirken, işe başladığımdan bu yana 3 kilo aldım. Çok da fifiydi.

Fakat sonra, haziranda önemli bir balonun olduğu öğrendim. Daha önceki yıllarda gerçekleşen etkinliklerin kayıtlarını izleyip fotoğraflarını inceledim veeeee evet, herkes jilet gibi. Yine de “amaaan çok da fifi”.

Geçtiğimiz hafta, ofisten arkadaşın doğum gününü kutlarken topluca fotoğraf çekildik. Kendimi görmez olaydım ama nasıl görmez olaydım? Tüm ekranı kapılıyorum. Iyyy, dedim kendime bakıp. Sanki üstten bana bastırmışlar gibi bir görüntü. O an, elimde olan her şeyi yiyip bitirdim. Ama bu sefer “fifi”.

O an karar verdim: “Spora başlayıp daha iyi besleniyorum.”

Pazartesi günü kankamla yürüyüşlere başladık. En az 10 km veya 10 bin adım. 10 bin adımda hiç kalmadık zaten, hep daha fazlası oldu. Bugün 4. gün. Sabah, aç karnına tartılayım dedim, ne de olsa 3 gündür hem carb çok az alıyorum hem spor yapıyorum. Veee ne görelim?

74.6 kg

Moral bozukluğu ve 31.

Mükemmel.

Evet, müthiş motive edici.

Gıdım da çıkmış zaten.

Bu motivasyonla bu sabah 1 simit, 1 kaşarlı açma yedim. Bana az bile! Ben benim kafamı kırarım ha bak!



from WordPress https://ift.tt/64yhlob
via IFTTT

7 Şubat 2022 Pazartesi

Üzdüklerimiz, Üzüldüklerimiz

Eski sevgililerin beni hatırlama vakti gelmiş. Neredeyse 9 yıl önceki sevgili -ki kendisi benim ilk yıkımım ve ilk değerli ilişkimdi ve çok sevmiştim, çok aldatılmıştım da- bana yazdı! Telefonunu verdi. Almanya’da doktora yapıyormuş. Bir buçuk saat görüntülü konuştuk. Merak etmiş beni. Sevgilisinden ayrılınca da arama fırsatı bulmuş. Benden sonra bir kişiyle birlikteydi, o da 8 yıl sürmüş zaten.



from WordPress https://ift.tt/VAcFL4r
via IFTTT