23 Aralık 2014 Salı
En uzun gece
22 Aralık 2014 Pazartesi
Gitmesen?
Zaten 1 aya gidiyorsun. Bırak da o zamana kadar sana istediğim şeyleri yapayım...
Sonrasında istesem de yapamayacağım...
Keşke hiç yanımdan gitmesen.
Keşke hiç uzakta olmasan.
Keşke Ankara'da iş bulabilsen...
19 Aralık 2014 Cuma
Trip ya da tirip
Bence oyle degil iste. Bir insan bana trip atiyorsa benden uzaklasmak ya da ayrilmak icin bahane ariyor demektir, benim icin. Uzulurum. Hosuma gitmez...
Trip atilirsa bana, uzulurum.
17 Aralık 2014 Çarşamba
Yaniliyorumdur belki de.
Ben bilmiyor muyum sanki eninde sonunda icinde bitecegimi? İnancini kaybedecegini...
İlk defa bir seye korkarak basladim. Cunku daha onceleri beni o kadar cok korkuttular ki.
Zamanla korkularimi ezecegim. Ama zamanla... Biliyorum. Bu surecte benimle olursun umarim. Benim aklimda seni birakma gibi bi dusunce yok. Hem destek de oluyorsun bana. Seviyorum da. Daha ne olsun?
12 Aralık 2014 Cuma
An
Her an bi adam bulup gidecekmissin gibi...
Her an kendine gelecekmissin gibi...
Her an uyanacakmisim gibi....
Her an tetikteyim...
11 Aralık 2014 Perşembe
Vallahi brava!
Ağlamayacağım
Sen diyorsun ya hani, "senden uzakta olsam da seni bırakmayacağım ama sen benden ayrılır mısın bilmem..." diye... Ben seni bırakamam ki. Bunca zaman sonra içim yine kıpır kıpır!
Ben seni bırakmam.
Sen bırakırsın ama beni... İzmir'e dönünce ailen, arkadaşların, belki eski sevgililerin sana kısmet bulmaya çalışacak ya da kısmet olacak. Artık işin de olduğuna göre evlenmen istenecek. Baskılarla birlikte artık "normal"e geri dönmek isteyeceksin. Benden uzaklaşacaksın. Ben olacakları biliyorum. Buraya da yazdım.
Böyle olmamasını o kadar çok istiyorum ki. Tanam henüz yeniyiz ama bir ayrılığı daha kaldırmak istemiyorum. Taşıyıp bir kuyuya bırakması çok zamanımı ve ruhumu alıyor... Ağlayıp ağlayıp mantığımı devreye sokarak susuyorum. Saçma sapan bir duygu içinde buluyorum kendimi.
Nolur beni bırakmasın...
7 Aralık 2014 Pazar
Balta
Sinavlarim bitti. Odtu'dekiler de bugun son buldu cok sukur.
Mutluyum ya, illa ki bi baltalama gelecekti. Geldi de.
Bilgisayarimin ekrani iyice pert oldu. Param yok. Sertifika programi icin de para lazim.
Neyse simdi Now You See Me izleyip, cips yicez.
4 Aralık 2014 Perşembe
Aklim baska yerde de... Neyse.
Mutluyum ve korkuyorum.
Hafta sonu da BSY ve JPG sinavlarim var mesela. 50 soruluk testmis neyse ki. Calismam lazim. Cuma gunu odevimi de yapayim. Hos, notlari cok kıt hocalarin ama olsun. 1 puan, 0 puandan iyidir. Sadece bir kere 10 uzerinden 8 aldim. Onda da 3 yerine 4 yazdim diye 2 puan kirmislar! Oha be.
3 Aralık 2014 Çarşamba
Zor
Bir erkeği de kıskanabildiğimin farkında olmaz örneğin. Gelecek görmeyebilir. Kısa süreli ilişki olarak düşünür. Hiç istemeden üzer...
Benim ondan isteyebileceğim şeyler, onu korkutabilir. Evlilik örneğin...
İlişkimize dair mantıkla alakalı hiçbir durum söz konusu olmayabilir. Beni kimseye anlatmayabilir. Hatta belki de, bir anlık bir şeyler hissettiği için benimle kalbi doğrultusunda hareket ediyor da olabilir.
Seni sevdiğine inanamazsın kolay kolay. Hep bir şeyler deniyormuş ve sıkılınca da gidecekmiş gibi hissedersin.
Eğer bir hemcinsin, ilk defa bir hemcinsiyle bir şeyler yaşıyorsa, bu gerçekten zor ve üzücü olabilir...
Ben ki hayattan tek beklentisi mutluluk olan biriyim. Hayırlısı olsun.
2 Aralık 2014 Salı
Hadi bakalim
Bana yardim edecekmis. Beraber calisacagiz sinavlara. Ondaki sorumluluk bendekinden daha fazla en azindan. Sanirim beni duzene sokacak olan kisiyi buldum ben.
29 Kasım 2014 Cumartesi
28 Kasım 2014 Cuma
Hep "keşke"
Belki ben daha zor atlatırım.
Ben de istemem arkadaşlığımızın bitmesini:
Kalbimin böyle atışının...
Hislerimin...
Suratımdaki aptal gülümsemenin...
Keşke bitmese.
Keşke korkmasa.
Keşke gitmese.
Keşke
Ne zamandir icim kipir kipir...
Uzun zaman sonra boyle hissetmek... Ne kadar oldu boyle hissetmeyeli? Evet, 2 yil. Kedi'den sonra kendimden kendimden gecmisim ben, kimseye atamamis kalbim dogru duzgun.
Donemin ilk sinavindam cikmistim. Eski kiz arkadasimla bulusacaktim, beni bekliyordu okulun disarisinda. Karsimda oturan bir cift pasparlak goze takildi kalbim. Aslinda bana bakmiyordu... Muhtemelen biraz once bir seye gulmustu ve hemen ardindan benimle goz goze gelmisti. Ama nasil guzel gulmustu bana... El salladi, el salladim. İcim titremeye basladi. Aramiz bozuk olan sevgilimle bulusmaya gittigimi unutmak uzereydim.
Aksamina beni facebooktan ekledi, twitterdan takip etti. Ben de diger sosyal medyalardan takip ettim kendisini bulup.
Okulda birkac kez daha karsilastik sinav cikislarinda. O, ilk sinav aksamindan sonra okulda beni gormeyi dusunmus birkac kere. Bir gun facebooktan yazdi. Sona biz uzun uzun konusmaya basladik. Her seferinde agzim kulaklarima geliyordu! Aptal gibi gorundugume eminim. Yolda, otobuste, arkadaslarimin yaninda... Durmadan siritiyordum kendi kendime ve kalbim o kadar guzel atiyordu ki. Birkac kisiye sordum, biseksuel olma ihtimali var mi diye. Kimse evet demedi. Hatta, butun arkadaslarina oyle yakin davranirmis, uzerime alinmamami tembihlediler. Haklilardi belki de fakat boyle hissetmeyeli uzun zaman olmustu. Uzulecegimi bildigim halde devam ettim.
Bir gun hepberaber sinemaya gitmeye karar verdik. Ondan sonra olan oldu zaten. Once yemek yedik falan. Benim onun hakkinda yazdigim birkac seyi okumus, uzerine alinsa mi alinmasa mi bilememis. Ertesi gun, beni gorebilmek icin okula gelmis. Sinavdan ciktiktan birkac saat sonra sinemaya gidecektik iste, ama o erken gelmis benim icin. Kendisini gordugum anda elim ayagim titremeye basladi! Yemek yemeye gittikten sonra o da bana birkac bir sey soyledi, anladim ki onda da biraz da olsa var bir seyler. Bana karsi da var,ufacik da olsa...
Hos 2 aya memleketine donecekmis...
Sinemadan sonra bir mekana gittik. İctik, eglendik. Sonra yuruye yuruye bize geldik. Gelmek istememisti ilk basta, yuk olmaktan hoslanmadigini soyledi. Hicbir oneminin olmadigini soyledim. Ki basimin ustunde yeri var kalbimi tekrardan boyle attiran insanin! Yoldayken,kimseye anlatmadigi seyleri anlatti. Bize geldik, sohbet ettik, kahkaha attik. Her ne kadar disaridan cok ciddi gorunse de, kedi gibi boynuma sokulan bir yapisi varmis... Nasil da tatli ona sarilmak.
Sabah oldu, yemek yedik, gitar caldim ben ona. Daha guzel calabilseydim belki de bana daha cok yaklasirdi. Gerci, isteyen insan her turlu gelir de... Film izledik. Agladim. Ben aglarsam uzulurmus, oyle soyledi. Onu uzmeyi hic istemedigimi soyledim. Sonra sevistik.
Daha once hic, bir kadinla sevismemisti. Urkekti. Uzulmekten de korkuyordu, uzmekten de. Daha once hem uzulmus, hem de uzmus. Arkadasligimizin bitmesini de hic istemiyormus...
Ben de istemem bitmesini:
Kalbimin boyle atisinin...
Hislerimin...
Suratimdaki aptal gulumsemenin...
Aklimdaki ilk karsilastigimiz anin büyüsünün...
Keske bitmese.
Keske o da beni sevse.
Keske korkmasa.
Keske gitmese.
Bir sey oldugu zaman, bana acik acik o anda soylemesini istedim. "Denerim" dedi...
Karsilikli sevgi ne zor bulunan bir sey.
Şans tabi
Sinavdan cikmistim. Tartisiyordum arkadasimla sinavi.
Bir cift goz parladi...
Gozlerimin icine bakip da el sallamisti sanki...
27 Kasım 2014 Perşembe
Bugün
Çok heyecanlı değil mi?!
(Anladın sen.)
26 Kasım 2014 Çarşamba
Leyla oldum!
Bugün nasıl sırıttım ben öyle ya. Hani arkadaşlarımın yanındayken tamam ama dolmuşa yürürken, AŞTİ'de dolanırken, merdiven çıkarken falan kendi başıma sırıtmam... İşte bu demek oluyor ki LEYLALAŞMIŞIM.
Ne kulağımda kulaklık var, ne elimde telefon. Sadece birden aklıma geliyor -hatta aklımdan kolay kolay çıkmıyor- hemen böyle yanaklarım şişiyor, ağzım açılıyor, gözlerim parlıyor (hissediyorum) falan.
Komik yani.
Çok da güzel ama...
Kıpır kıpır
Hayir kotu anlamda degil. Cok guzel bir sey bu. Yeniden sevebiliyor muyum ne?
Bir sey oldugundan degil belki de... Hatta yanlis alarm muhtemelen. Ama guzel ya... Bana bunu hissettirene tesekkur ederim. Yarin gorup selamimi cakarim insallah.
AY LİTFEN OLSUN YANİĞ!
Ödev
Daha Walking Dead ve American Horror Story'nin yeni bolumlerini bile izleyemedim! Persembeye kadar 2 odev, 2 de sinavim var. Hafta sonu rahatim. Gelecek hafta sonu yine sinavlarim var...
Bazen, ogrenme yetimi kaybedip kaybetmedigimi sorgulayacak oluyorum. Aptallasiyor muyum lan? Noluyor bana yani? Bir okulu bile bitiremedim mesela. Bilgi teknolojilerinden de soguycak gibi oluyorum anlamadigim zaman. KORKUNC! Severek okudugum bir bolume bile boyle hissedebiliyorsam, bende bi sakatlik var hakikaten.
Gecer umarim.
En kisa zamanda.
24 Kasım 2014 Pazartesi
Annem
İsterse tamamen haksızsız olsun, kabul etmez. Başka şeyler düşünür ve savundukça savunur kendini. Ta ki, kendisinden daha çok şey bilen birisini gördüğü ana kadar...
Bana da asla güvenmez mesela. Bana inanmaz. Yaptığımı gözüyle de görse arkasında başka şeylerin olduğunu düşünür.
Annem olaylara,kişilere mutlaka önyargıyla yaklaşır mesela. Yargılar.
Bunların hiçbiri onun kötü olduğunu göstermez ama... Kendisi çok iyi birisidir. Hep iyiliği istediği için böyle davranır. Bu sırada insanları kırdığının farkına varmaz tabii.
22 Kasım 2014 Cumartesi
Siz universiteden nasil mezun oldunuz ya?
Mesela, gecen yil YİTHER BEE deyip KOPYA ÇEKÇEM BEN diye bir ise giristim. Cok da guzel oldu. Calisma kagitlarinin aynilarini gecirdim.
Yok. Yine kaldim.
Bu yil boyle olmaz umarim. Yazik annem de geliyor her sinavda, kizim sadece sinavlarina calissin ben yemegini,temizligini yaparim diye...
11 Kasım 2014 Salı
Peh
Zaten ben kimim ki mutlu olmayi hak edeyim. Gerizekali bir ucubenin tekiyim. Zaten tanri, hemcinsimden hoslaniyorum diye yanimda degil, hayat da vursun. Tabi ki.
Hic mutlu iliskim olmasin. Cunku ben insanlara iyi davrandikca, onlari uzmektense kendimi tokatladikca, iyi birisi oldukca MUTLULUGU HAK ETMEM HİC ADİL DEGİL.
9 Kasım 2014 Pazar
Asla!
Olmasin ya.
Mutlu olmasin!
Hicbir zaman mutlu olamasin!
Neden ben her taraftan kalbime kalbime tekme yerken, bana tekme atan kadin mutlun oluyor?!
Neden mutlu olabiliyor??
Etme bulma dunyasi degil mi? Neden eden bulmuyor? Benim her tarafimdan mutsuzluk fışkırırken, bana en buyuk kazigi atan kadinin her isi mukemmel yuruyor?!
Neden bu adaletsizlik?
Karsisindakini uzen insanlarin mutlu olduklarini gordukce, dunyanin da, evrenin de, tanrinin da adaletinin olmadigini cok daha iyi anlayabiliyorum.
Mutlu olamasin... Hicbir zaman... Hicbir zaman mutlu olmasini istemeyecegim... Hicbir zaman iyi olmasini istemeyecegim... HİCBİR ZAMAN. Omrunun sonuna kadar derdi olsun. Her seyi ters gitsin.
Beni mahvetti!
Kalbimi mahvetti!
Ruhumu mahvetti!
Aklimi mahvetti!
Her seyiyle, bana cok cektirdigi bir an bile aklindan cikmasin! Her iliskisinde bana attigi kazigi yesin...
Bu kadar sevmistim onu iste.
7 Kasım 2014 Cuma
Destek birimi!
Sabah uyandığında beni de uyandıracak, okula gitmem için itekleyecek, ondan bir şeyleri görüp gaza geleceğim ya da beni gaza getirecek biri... Ayda bir yüz yüze görüşebildiğim biri değil...
Çünkü anlaşılan o ki, bir şeyleri kendi başıma yapabilecek kadar kendime hakim değilim. Ya da o kadar aklım yok...
26 Ekim 2014 Pazar
Aldatmalar böyle başlar...
Önce birisi buna mesaj atar, bir şey sorar. Bu bir kere cevap verdi mi eğer bir yarası varsa bu iş biter. Mesaja cevap vereceğim derken aklını açar.
Sonra ruhunu.
Sonra da kalbini...
Sonra da bir bakmışsın, kadın çoktan gitmiş kalbinden.
Kimseye güvenmiyorum.
Bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Tamam her şeyi de anlat demiyorum ama sevgilisinden bihaber bi şaşkın olarak kalmak istemiyorum. Neden kalbini bana değil de bir başkasına açıyorsun eşoğlusu?!
Ya güvercinleri izleyip de mutlu olan bir insanım ben! Beni neden üzüyorsunuz?
9 Ekim 2014 Perşembe
Para ve Ölüm
Buck Mountain Grand Teton |
Yıl 1300'ler.
24 Eylül 2014 Çarşamba
Kimse yok...
Benim öyle değil işte. Bana kimse yakın değil. Herkes bir çıkar peşinde. Çıkar peşinde olmayan da yanımda değil zaten. Hoş, yanımda olmak isteyen de yok ki...
Örneğin, anne-babama bazı gerçekleri söylesem, beni öldürmeye bile kalkabilirler. Evlatları olarak kalamam zaten, o kesin. Çünkü benim onların çocukları olmamın tek sebebi onları gururlandıracak olmam. Gururlandırmak zorunda olmam.
İleride, "Bu yerlere gelmesini biz sağladık" diyebilmek için, ona buna söyleyecek, hava atacak bir şeyleri olması için beni büyüttüler. Yoksa beni her ufak hatamda yermezlerdi. Beni karşılıksız seviyor olsalardı, beni olduğum gibi kabul ederlerdi. Aptalsam, aptal olarak, eşcinselsem eşcinsel olarak, istediğim bir alanda başarılıysam o alanda başarılı biri olarak sevilirdim.
Ama değil... Onların istediği tek bir şeyi yapmadığım takdirde dünyanın en iğrenç yaratığıyla aynı yerdeyim anne-babama göre.
Madem karşılıksız sevmeyecektiniz, neden yaptınız beni?
Verseydiniz birine, sevemeyeceğinizi anladığınız anda... Vardır elbet, beni olduğum gibi kabul edecek birileri. Varmıştır.
Şimdi çok geç.
Mutsuz olmaya, saklanmaya, yalnız kalmaya mahkumum sayenizde.
TEŞEKKÜR EDERİM ANNE-BABA.
18 Eylül 2014 Perşembe
Sevmekten korkup da sevmek.
Çok seviyormuş gibi görünene kandım yine.
Birlikte olmamak için çok dayandım. Tavrının güzelliğine yenik düştüm. Madem istemiyordun, neden benimle yürümeye "varım" dedin? Zaten birisini sevmekten çok korkuyorum! Hayır diyorum. Olduruyorsunuz. Sonra da çekip gidiyorsunuz.
Kime karşı ne saygısızlık, ne pislik yaptım ki her seferinde kimi sevsem kalbime sıçıp bırakıyor?
Ben temizliyorum, SİZ SIÇIYORSUNUZ AMK.
Sevginin de amınakoyim.
Zaten kimse beni sevmemeye, benimle olmamaya ant içmiş.
29 Ağustos 2014 Cuma
Acı geliyor...
O, benim varlığımdan bile haberdar değil, sanıyorum ki. Belki de sadece bir takipçisi olarak görüyordur. Gece gündüz onu düşünüyorum. Her yazısında, her fotoğrafında, her videosunda kalbim motora bağlamış gibi atıyor.
Sevgilisi var. Çocuk yapmayı da istiyor zaten. Yıllar önce bir evlilik bile geçmiş başından. Erkeklerden hoşlanıyor belli. Yine saçma sapan bir işe kalkıştı rahatsız kalbim. Yine kendini üzmeye çalışıyor ruhum.
Kendimi ona tanıtsam da, nasıl sevdirebilirim ki?
Sevebilir mi?
Sevebilir misin?
28 Temmuz 2014 Pazartesi
Yurt disinda da yedim kazigi.
Resmen simsicak havada usudum! Kalp kirikligi boyle yapiyor insani demek ki.
Kimseyi gormek istemiyorum. Kadin bana yaklastigi anda aglamak istiyorum ve uzaklasip agliyorum.
Yine birisini sevdim ve kalbime tokat atti hayat... Kimseye kizamam. Hayata kiziyorum sadece. Kadin heteroseksuel ama biseksuel olabilecegini soyledigi icin acik kapi birakmis gibi hissettim. Bir adam da benimle ilgileniyordu cok fazla. Megersem bosmus ikisi de. Birbirininmis ikisi de...
19 Temmuz 2014 Cumartesi
Cesaret
Hiperaktif'in cesaretine hayran kaldim. O gun cimlere gittigimizde, ben demeyi planliyorken o soyledi once.
-Seni opebilir miyim?
Yaklastim, optu.
Alkolluydum, daha ileri gidebilirdim. Hosuna gitmezdi, tamamen kadinlardan sogurdu belki. Bu yuzden durdum. Nedenini acikladim. Tekrar opmek istedigini soyledi. Durmak istemedim fakat basim iyice donmeye baslamisti... Gidelim dedim.
Bugun de, kaldigim otelde tuvalete gitmistim. Gorup de begendigim bir kadin vardi. Elimi yikayip aynada kendime bakarken iceri girdi ve kolumdan cekip duvara yapistirdi. Ellerimi basimin ustunde birlestirdi. Opmeye basladi. Benim yapmak istedigimi o yapmisti...
Benden daha cesaretliler... Haydi Kivircik Lahana! Kendine gel.
Kimse var mi?
Dun gece ben uyurken bi yokladilar herhalde. Nasil ruyaydi o oyle?!
Yayladaymisiz. Surekli bir seyler oluyor. Bir seyler basiyor evi. Tam "hah duruldu!" diyoruz tekrar basliyor. Ruyamda bile nasil korktum belli degil.
Sonra uyandim, abdest aldim. Ahahah.
15 Temmuz 2014 Salı
Hiçbir şey...
Gördüm ki, sende geriye sadece ego kalmış. Benim sana olan sevgimin şişirdiği ego.
Hep, ufacık da olsa beni düşündüğünü düşündüm. Peheey, sen benim seni çok sevdiğimi görememişsin. Beni de tanıyamamışsın. O yazıyı görene kadar her şeyin normal olduğunu düşünmüşsün... KÖR.
Seninle, yurt dışına gitmeden önce görüşmek istediğimi ama seni öyle görünce vazgeçtiğimi söyledim. Neden diye sordun; ne değişti. Birisiyle birlikte olduğunu gördüm. Mutsuz değildin. Kendimi hiçbir yerde göremedim. Ve vazgeçtim seninle konuşmaktan. Ama senin duymak istediğin bu değildi di mi? Seni sevdiğimi söylememi bekliyordun.
Çok sıkıntılı dönemler olduğunu söylediğimde, benim günlük güneşlik mi sanki dedin, bana göre öyleydin evet. Çünkü sen beni 10 gün sonrasında unutup yeni birisini bile bulmuştun. Beni çoktan unutmuştun, hayatına devam ediyordun ve benim hissettiklerimin yüzde birini bile hissetmiyordun. Biliyordum. Seni tanıyorum. Bana karşı bir şey hissetmediğini de bilmeme rağmen bunu kalbime anlatamadım bu zamana kadar. Yurt dışına gidince kafamın dağılabileceğini söyledin. Evet, ben de bunu düşündüm.
Resmen seni sevdiğim için bana acıyarak baktın. Tam olarak anladım ki aşk, acizlikmiş. Olsun, bunlar da tecrübe oldu.
Sana sormayı unuttuğum bir şey vardı. "Hiç mi beni özlemedin?"
Gerek yok. Özlememişsin. Duymama gerek kalmadı. Suratında gördüm bu gece.
Nasıl hayatıma giren insanlar sayesinde seni unuttuysam, yine unutacağım. Zaman gelecek ki, bir kişiye sana verdiğimden daha çok vereceğim sevgimi. O zaman bitmiş olacaksın. Egon için kusura bakmazsın artık.
13 Temmuz 2014 Pazar
Kiskandırmak?
12 Temmuz 2014 Cumartesi
Dilerim ki...
Dilerim ki hic mutlu olamazsin.
Dilerim ki senin icin her seyini verebilecek bir insani, senin icin olebilecek bir insani uzdugun icin hic mutlu olamazsin.
Dilerim ki yapayalniz kalirsin; ben hep bir yara olarak kalirim kalbinin, aklinin ortasinda...
3 Temmuz 2014 Perşembe
Dayan!
25 Haziran 2014 Çarşamba
Hayirlisini istiyorum
Her ne kadar istemesem de.
Bir o kadar da istemiyorum.
24 Haziran 2014 Salı
Anlamaliydim
senden ayrildiktan sonra kalbim daha cok agrimaya baslamisti. ukraynadayken sol gogsumde agri var demistim ya, megerse o kalp agrisiymis. kalbimdeki sorun tek basina buyuk bir sey degil belki ama vucudumdaki iltihabin kalbimi oldukca kotu etkiledigini, hatta iltihabi yok etmezsem kalp romatizmasi olup olme tehlikem olabilecegini soyledigimde, bana duygu somurusu yapmamami soylemistin. bir bocekten bile daha degersizmisim gozunde. simdi anliyorum... ve hala senin beni degil de, benim seni dusunuyor olmama o kadar cok kiziyorum ki. buyuk haksizlik.
7 Haziran 2014 Cumartesi
Yanıldın
Hayır, ben senin elinden hiç uçup gitmedim...
Sen beni sokağa terk ettin.
Bir de, konuştuğum insanlara dikkat etmemi tembihledin, bıraktığın yerin sokak olduğunu bilmiyormuşsun gibi.
Hiçbir şeyi umursamadım; kanatlarımı kopardılar. Sen de ne zaman beni görsen, bir köşede korkarak oturduğumdan fark etmedin tabi kanatlarımı.
Şimdi beni terk ettiğin sokağın yanından geçiyorsun sürekli.
Farkında değilsin, olmayacaksın da, ama ben hala terk ettiğin yerde başım aşağıda bekliyorum.
Hiçbir şeyi...
İlk zamanlarda öğrenmiştim ruhsuz olduğunu. Sonrasındaysa kendini nasıl güzel bir role soktuysan demek ki, senin beni hiç salmayacağına inanmıştım.
Beni avucunda tutmanın nedeni, istediğin bir anda boşluğa fırlatabilmekmiş meğer.
Senin hakkında hep masum düşünmüştüm. Gözümle görsem de, inanmamıştım. Bir sebebi vardır, demiştim. Sen beni aptal bir canlı yerine koymamışsın, ben zaten oldukça safmışım.
Şimdi uzaklara gidiyorum. Sen de gidiyorsun. Senin için dilediğim, istediğim hiçbir şey yok.
Umarım seni bir daha hiçbir yerde görmem.
Umarım, birisi kanatlarıma bir çare bulur da yeniden uçabilirim...
Her ne kadar senin yüzünden eskisi gibi uçamayacak olsam da...
Neden?
Bundan sonra hep bir sokak yukarımdaki eve gelecek olup da beni aklının ucuna bile getiremeyecek olman NASIL MÜMKÜN?
Ben etrafıma baktığımda sadece seni görürken, senin sadece beni görmüyor olman OLASI DEĞİL ya. Olmamalı. Bir insanın kalbi bu kadar kapalı, bu kadar katı olamaz. Vicdanı bu kadar sert olamaz!
Aldatılan benim, düşünen, üzülen, özleyen benim.
Bazen düşüncelerimi, ondan özür diliyorken yakalıyorum.
Ben neden özür diliyorum?
Ben neden üzülüyorum?
Ben neden özlüyorum?
NEDEN BEN?
NEDEN HAYVANLAR GİBİ ACI ÇEKMESİ GEREKEN SENKEN, bunu ben yaşıyorum?!!
...
Beni neden unuttun be kedi?
Neden hiç özlemiyorsun?
Nasıl bir üst sokağıma gelip de mutlu olabiliyorsun?
Yakaladığımız o güzel şeyi neden parçaladın?
Suratına "NEDEN" diye o kadar uzun süre bağırabilirim ki...
6 Haziran 2014 Cuma
Nasil?
Nasil hic aklina getirmezsin beni?
Keske bitirmeseydin.
Keske mahvetmeseydin.
Aklim nerede benim?
2 Haziran 2014 Pazartesi
Ne kadar oldu?
29 Mayıs 2014 Perşembe
Neden ihanet ettin ki? Sevgimin sana ne kotulugu vardi?
İhanet...
Senin canimi veririm dedigin kisi, el ustunde tuttugun, her seyim dedigin, "evim" dedigin insanin sana ihanet etmesi sana, kalbine ruhuna en cok koyan, tas gibi oturan sey oluyor.
24 Mayıs 2014 Cumartesi
Ah be kedi...
19 Mayıs 2014 Pazartesi
O ihtimalin olmadığını anlatamıyorum kalbime
Kalbim yerinden cikacakti sanki...
Aklim yine karisti...
Kalbim yine alt ust...
Sen benim hakkimda hicbir sey soylemeyeceksin. Cok zorlarsa, bana dair hicbir seyin kalmadigini ve bir daha olamayacagini soyleyeceksin. Arkadasim da bana gelip "Hakliymissin Corcina, sana yakinlasmaya calismiyormus. Seni aklina hic getirmemis. Hayatinda baskasi varmis, onun icin mutsuzmus." diyecek. Ben olacaklari biliyorum. Cunku seni taniyorum...
17 Mayıs 2014 Cumartesi
Keşke...
6 ağustostan bu yana, ne zaman başımı yastığa koysam, "Keşke..." diyorum.
"Keşke aldatmasaydın..."
Arkadaşlığımı da kaybettin...
14 Mayıs 2014 Çarşamba
Ne kadar?
Ona sarilmaktan hic bikmamissan...
Onu her seyiyle kabul edip, her hatasini affetmissen...
Basini gogsune yasladiginda tum hucrelerini huzur kaplamissa...
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Hocam?
-Al şunları! Yap hemen, diğer kağıtların arasına koyacağım!
Geçen gün bana kızan kadın, şimdi beni sevimli bulduğunu söylüyordu. Vay anasını!
26 Mart 2014 Çarşamba
Denizin Üzerindeyim
Sıkıcı devam eden yaz tatilimizi biraz neşelendirmeye karar vermiştik. Annemle babam yıllık izinlerinden bir haftasını koparabildiler patronlarından. Benim de okulum açılacağı için daha fazla sıkıcı olmamalıydı!
Söke'ye gitmeye karar verdik çünkü benim birkaç arkadaşımın da orada olacağını öğrenmiş ve tabi ki onları, Aydın'ın o güzel ilçesine gitmeye ikna etmiştim.
Otelimizi ben ayırttım, Ema'nın söylediği kadarıyla "o kadın", ailesiyle beraber orada çalışıyordu! Bir an önce oraya varmak istiyordum! Ben ha geldik ha geleceğiz derken yol daha da uzuyordu sanki.
Vardık!
Otele giden otobüsü bulup yönlendirdim annemleri. Hemen yerleştik kendi odalarımıza. Çok mütevazı bir yerdi otelimiz. Küçük, sevimli ve samimi... Çakıl taşlarıyla dolu bahçesi, ahşap koltukları ve masaları, çiçek desenli masa örtüleriyle insan kendini sıcacık bir ortamda hisseder orada. Annemle babam dinlenmek istediler, ben de hemen o gözleme yapılan yere inip, gölgedeki ve aynı zamanda kasanın olduğu ahşap kulübeye en yakın olan masaya oturdum. Hani nerede çalışıyorsa, mutlaka görebileyim diye... O kadar heyecanlıydım ki, o sadece fotoğraflarını gördüğüm ve internet üzerinden hayran hayran sohbet ettiğim kadınla, Denizle tanışacaktım! Bacaklarımı sallamadan duramıyordum, ellerim havanın ve heyecanın da etkisiyle iyice sırılsıklam olmuşlardı.
Bekledim...
Annesi olduğunu tahmin ettiğim kilolu, saçı dökülmesin diye bir eşarp bağlamış, şalvarlı bir kadın geldi masama. Siparişimi aldı. Kaşarlı gözleme ve köy ayranı! Özlediğim, bırakamadığım tat.
Hala görememiştim onu...
Kadın siparişimi getirdi. Yemeğimi bitirince, masaya ücretimi bırakıp üstünü beklemeden odama çıkmak için sandalyemden kalktım. Kasaya götürmek istedim fakat kimse yoktu ortalıkta. O kadın da kaybolmuştu ortalıktan. Olur da görürüm diye ağır ağır hareket ettim. Ayakkabımı bağladım, üzerimi düzelttim, telefonuma bakar gibi yaptım. Yok... Kimse yoktu...
"O da kendine tatil mi verdi acaba? Ya da belki de ani bir kararla çalışmayı bıraktı..."
Hayal kırıklığıyla, odama gittim. Üzerimi değiştirip yatağıma uzandım.
Telefonum çaldı. Söke'de olması gereken arkadaşlarım, Kuşadası'na gitmişler. Annemlerin odasına gidip, günübirlik Kuşadası'na gitmeyi teklif ettim. Kabul ettiler. Maceraya arayan kişilikler ne de olsa! Bisiklet kiralayıp, elimize haritalarımızı aldık. Hava karanlık olmasına rağmen, çantalarımızı sırtlanıp yola çıkmak üzere bahçeye indik.
Oradaydı! ( http://www.youtube.com/watch?v=U6l_5Gb5h9U )
"Nasıl da güzel gözleri varmış..."
Kalbim duracakmış gibi hissettim.
"Ne kadar güzelmiş meğer..."
Balık etli, hafif göbeği var; siyah saçlarını hemen ensesinden toplamış, alnına ve şakaklarına perçemleri dökülüyordu. Yeşil, bol, salaş bir pantolon giymiş, üzerinde de aynı şekilde dökümlü beyaz bir tişört vardı.
"Kolundaki siyah saat çok yakışmamış mı?"
Duracakmış gibi olan kalbim, bu sefer göğüs kafesimden fırlayacakmış gibiydi. Hemen konuşmak istiyordum. Annemle babama haritayı verdim, yolu çıkarmalarını istedim.
"Tanrım! Dilim uyuşmuş!"
Yanına gittim.
Annesinin yanında o da dizlerinin üstüne çökmüş, hamur açıyordu.
"Yaşına göre ne kadar genç görünüyor... Hadi Corcina! Kendine gel!"
-Merhaba!
-Buyurun, ne istersiniz? dedi annesi gülen, sevimli bir suratla. Deniz, henüz görmemişti beni. Sesimi de bilmiyordu zaten.
-Ben, aslında hamur açmasını öğrenmek istiyorum ama...
Kafasını kaldırdı.
"Aman Allahım... Yakından gözlerine bakması..."
Kanatlanmış uçuyordum sanki...
Minicik gözleriyle bana baktı bir süre.
Tanıdı!
Göz kırptı.
Her hücremde hissettim o an mutluluğu... heyecanı...
Gülümsedim.
O çakıl taşları, ayaklarımın altında zıplamaya başlamıştı sanki.
-Bir kaşarlı, iki tane patlicanlı gözleme istiyorum.
Ben böyle deyince, annemle babam bana baktılar anlam veremeyerek. Yanlarına gidip, acıktığımı ve onların da yemeye ihtiyaçları olduğunu anlattım. Onlarsa bir an önce yola çıkıp, maceraya atılmak istiyorlardı. Tartışmaya başladık.
Bir süre sonra ben aralarından çekildim, kendi aralarında devam ettiler tartışmaya.
Bu sırada, Deniz'in gözlerine baktım.
Yanıma geldi.
O kadar mutluydum ki...
Annemle babam, tartışmayı bitirmiş, masalarına geçip gözlemenin tadına varıyorlardı.
Daha karanlık bir tarafa geçtik Denizle. Biraz da uzaklaştık bahçeden.
Sarıldım.
Gülerek karşılık verdi.
Ona olan hayranlığımın farkındaydı elbette. Saatlerce susmadan konuşurdum onunla, o da hiçbir zaman kırmayıp cevap verirdi. Her gün günün bir saatinde, aklıma gelirdi. İşten çıkma saati... Her seferinde de çevrim içi olurdu o saatlerde. Olgun, tecrübeli, eğlenceli, sıcacık bir kadındı Deniz.
Her şeyiyle hayrandım... her şeyiyle.
-Sesin ne güzelmiş senin.
Dedi, ruhumu uçurmak üzere olan gülümsemesiyle.
Güldüm.
-Sen de çok güzelsin.
Dedim. Yere bakarak, dişlerini göstermeden hafif bir sesle güldü.
-Beni tanıyabileceğini hiç düşünmemiştim. Konuşmayalı uzun oldu. Benim seni tanımam çok kolay oldu, fotoğraflarına sürekli bakıyorum çünkü. E nasılsın işin nasıl gidiyor?
-Merak etme, ben de seni gördüğüm anda tanıdım Corcina. O sevimli, sürekli gülen suratını nasıl tanımam? Ben iyiyim, yazın tatil amaçlı Söke'ye gelirim biliyorsun. Birkaç yıldır yurt dışındaydım kız arkadaşımla beraber.
"Kız arkadaşın mı?"
-Sana da yazamadım, sürekli oradan oraya taşındık çünkü... Bir de evlilik olayı vardı zaten.
Dedi hızlıca. Sonra devam etti:
-Hani bir salonda çalışmaya başlamıştım ya, şimdi kendi salonum var artık. Hena baş antrenör oldu. Ben de otura otura bu hale geldim.
Dedi karnını göstererek.
"Evlenmiş..."
-Harika olmuş bu. Hiç aklında yoktu kendi salonunu açmak?
-Evet,Hena ısrar etti. Birikim yapmıştım, onunkiyle de birleştirince böyle bir şey yaptık.
-Peki ya sen artık eğitim vermiyor musun?
-Veremiyorum, dizimi sakatladım ve bırakmak zorunda kaldım.
-Çok üzüldüm.
Turkuaz bir denizin üzerinde, martılarla beraber uçuyordum! Rüzgar, içimi serinletiyor; güneşse gözümün içine bakıyordu sanki. Pasparlak!
Elimi sımsıkı tutmuş birisi...
Deniz.
Bana bakıyor hala.
Elimi hiç bırakmıyor.
Gözlerinden birkaç damla akıyor onun da.
Yere iniyoruz.
Sarıyor beni. Sımsıkı sarıyor. Uzun bir süre bırakmıyor.
Geri çekildi, gözlerini açtı. O da ağlamış benimle beraber.
Dudaklarına yükseldim.
Karşılık verdi.
Boynumdan sardı beni.
Parmaklarımı, her ayrıntısını ezberlemek istermişçesine yüzünde gezdirdim.
Boynu ısınmıştı.
Çektim kendimi.
Annemle babama baktım. Gözlemelerini bitirmişler, beni bekliyorlardı. Deniz'in orada beklemesini söyleyerek yanlarına gittim. bir yere uğrayıp geleceğimi,bu sırada kar şerbeti yemelerini söyledim. Kar şerbetini duyunca, o sabırsız insanların gözleri parladı birden.
Deniz'in yanına döndüm. Hiçbir şey söylemeden elinden tutup ilerlemeye başladım.
Beni yönlendirdi.
Ağaçlıkların arasına girdik.
Bana döndüğü anda öpmeye başladım.
Onun da beni istediğini biliyordum.
Gözleri öyle söylüyordu çünkü.
Tişörtünü çıkardım. Altında siyah bikinisi vardı.
Göğsünü öpmeye başladım.
Tişörtümü, bikinimle beraber çıkardı.
Bikinisinden memesini çıkardım. Dilimi gezdirdim etrafında.
İnlemeye başladı.
Dudaklarım, memelerindeydi artık.
Sırtımı okşarken, inlemesi çoğaldı.
Yere yatırıp, üstüne çıktım. Bir taraftan memesini öperken, bir taraftan da elimle kasıklarını okşadım.
Sımsıcak, ıslaktı...
Dilimi karnında gezdirdim. Göbek deliğinin etrafında...
Titriyordu.
Başımı tutup kendisine çekti.
Öptü.
Dilini gezdirdi dudaklarımda. Sonra ağzımın içinde. Dillerimiz aynı sıcaklıktaydı artık.
Beni yavaşça yatırıp, üstüme çıktı.
Hiçbir şey göremiyordum. Çok karanlıktı.
Sonra yüzümde bir damla hissettim...
Ağlıyordu.
Kalkıp oturdum yanına.
Gözyaşları durmadan akıyordu artık.
Sarıldım:
-Hadi anlat bana. "Her ne kadar kırılacak olsam da..."
-Corcina, hep sen vardın. Seni ilk konuştuğumuz andan beri aklımdan çıkarmadım. Sürekli internette dolaşıyordum, sana rastlamak için. Sen bana yazdığın anda, her şeyi unutup sadece seninle oluyordum. Her şeyim sen oluyordun. Ama sen çok küçüktün... Çok narindin... Uzaktaydın... Sürekli yanına gelemezdim, işimi bırakıp. Seni de kesinlikle okulundan alıkoyamazdım. Sonra sana yazmayı bıraktım, bu sayede beni unuturdun... Bir süre sonra da seni görmeye dayanamayıp hesabımı kapattım ve o forumda tanıştığım Hena'nın yanına gittim. Sonra anlaştık ve aynı evde yaşamaya başladıktan sonra evlenmeye karar verdik. Sen, yurt dışına gittiğimde bile aklımdaydın. Evlendiğimde bile... Hena benim mutsuz olduğumu görünce, her ne kadar ne olduğunu sorduğunda anlatmasam da, ailemin yanında biraz olsun rahatlayacağımı düşünerek tüm işi halledeceğini söyledi. Ben de buraya geldim. Yaptığım işlerle, uğraşlarla iyileşiyordum. Seni karşımda görünce, afalladım. Görüntülü konuşmalarımızı nasıl unuturum? Sana ümit vermemek için çok uğraştım, sana olan sevgimi belli etmemek için de... Ama sen çoktan bağlanmıştın bana... Ben de hiçbir şekilde veda etmeden, gitmeye karar verdim. Daha az üzüleceğini düşündüm. Seni, hiç ummadığım bir yerde görünce içime katmak istedim seni.... O kadar özlemişim ki...
-Sen hiçbir şey demeden gidince, karanlık bir kulübeye kapatılmış gibi oldum. Sonradan yavaş yavaş geçti ama bana gönderdiğin fotoğraflar her yerde karşıma çıkıyordu... Unutamadım seni. Bulmak için uğraştım ama olmadı bir süre... Bırakmadım yine de. Sonra Ema, seni burada gördüğünü söyledi. Sana sürekli anlattığım ve seni sürekli ona anlattığım Ema... Buraya gelmeliydim. Geldiğimiz anda, bahçeye inip oturdum fakat seni göremeyince, aslında burada olmadığını düşündüm istemeyerek. Tam Kuşadası'na gitmeye karar vermiştik ki, seni orada görünce...
Sesim titriyordu.
Sarıldık.
Sırtüstü uzandık.
Omzuna yattım.
Saçımla oynuyordu.
Kalktım. Gitmek zorunda olduğumu söyledim.
O kocaman kadın, yerinden kalkamadı. Ağlıyordu.
Diz çöküp, sarıldım:
-Sen evlisin artık, mutlu bir hayatın olacak. Hem bak kendi salonun da var. Geçmişi düşünmeyelim artık.
-Sen ne kadar iyi bir insansın Corcina...
Kalktı.
Elimi tuttu:
-Seni bırakmayı, bu akşamın bitmesini, sana olan sevgimin bitmesini hiç istemiyorum.
Bir şey diyemedim.
Ne diyebilirdim ki?
Hayran olduğum o kadını yıllar sonra görmüş, evlendiğini ve beni hiç unutmadığını öğrenmiştim.
Yürümeye devam ettim.
Elini bıraktım. Ayrı ayrı bahçede olmamız gerekiyordu.
Bahçeye varmadan arkamdan koşup sarıldı ve dudaklarımdan öpmeye başladı.
"Deniz... Tutkunu, duygunu, heyecanını hissetmemek imkansız. Ne kadar özlemişim seni görmeyi..."
Kendimi durdurmadım. İçinden ne geliyorsa onu yaptım. Öpüşmesine karşılık verdim.
Sonra beni güçlü kollarıyla kaldırdı, sımsıkı sardı tekrar.
Başını başıma yasladı. Yanağımı okşadı. Bir kez daha sarıp:
-Hadi, git.
-Hoşça kal Deniz...