23 Aralık 2014 Salı

En uzun gece

21 aralik gunu... En uzun gece. Enerjilerin en yogun oldugu gun. Biz de bu uzun geceyi aydinlatip guzel seyler diledik. İsiklar yaktik.
image

22 Aralık 2014 Pazartesi

Gitmesen?

"Sana yük oluyorum" ne demek ya? Ben senin için her şeyi yaparım, bunun için upuzun bir geçmişe gerek yok. Sevdiğim bir insansın ve sana bir şeyler almak, sürprizler yapmak, yardım etmek... her şeyi yapmak istiyorum!

Zaten 1 aya gidiyorsun. Bırak da o zamana kadar sana istediğim şeyleri yapayım...

Sonrasında istesem de yapamayacağım...


Keşke hiç yanımdan gitmesen.
Keşke hiç uzakta olmasan.
Keşke Ankara'da iş bulabilsen...

19 Aralık 2014 Cuma

Trip ya da tirip

Hani bazi insanlar, sevgilileri kendilerine trip atarsa mutlu olur ya. Beni seviyor ki tripleniyor falan der... Ya da seven insan trip atar der.

Bence oyle degil iste. Bir insan bana trip atiyorsa benden uzaklasmak ya da ayrilmak icin bahane ariyor demektir, benim icin. Uzulurum. Hosuma gitmez...

Trip atilirsa bana, uzulurum.

17 Aralık 2014 Çarşamba

Yaniliyorumdur belki de.

Ben bilmiyor muyum sanki eninde sonunda icinde bitecegimi? İnancini kaybedecegini...

İlk defa bir seye korkarak basladim. Cunku daha onceleri beni o kadar cok korkuttular ki.

Zamanla korkularimi ezecegim. Ama zamanla... Biliyorum. Bu surecte benimle olursun umarim. Benim aklimda seni birakma gibi bi dusunce yok. Hem destek de oluyorsun bana. Seviyorum da. Daha ne olsun?

12 Aralık 2014 Cuma

An

Her an bi adam bulup gidecekmissin gibi...
Her an kendine gelecekmissin gibi...
Her an uyanacakmisim gibi....

Her an tetikteyim...

11 Aralık 2014 Perşembe

Vallahi brava!

Sen o kadar ödev yap, zamanında yetiştir ama sınavdan kal! ULAN ODTÜ. Ne kıt notun var be. Java'dan kaldım. Ne mutlu bana. Şimdi tekrar sınava girmek için yine ödeme yapacağım. Zaten hocalar demişti, mezun olma yüzdesi 20 diye. ÇÜŞ BE. 200 kişi giriyorsa 40 kişi sertifika alıyor sadece. Bu kadar olacağını düşünmemiştim. Hakikaten zormuş. Zevkli ama zor... Çok çalışmak gerekiyor... Çok zaman ayırmak gerekiyor.

Ağlamayacağım

Sen diyorsun ya hani, "senden uzakta olsam da seni bırakmayacağım ama sen benden ayrılır mısın bilmem..." diye... Ben seni bırakamam ki. Bunca zaman sonra içim yine kıpır kıpır!

Ben seni bırakmam.

Sen bırakırsın ama beni... İzmir'e dönünce ailen, arkadaşların, belki eski sevgililerin sana kısmet bulmaya çalışacak ya da kısmet olacak. Artık işin de olduğuna göre evlenmen istenecek. Baskılarla birlikte artık "normal"e geri dönmek isteyeceksin. Benden uzaklaşacaksın. Ben olacakları biliyorum. Buraya da yazdım.

Böyle olmamasını o kadar çok istiyorum ki. Tanam henüz yeniyiz ama bir ayrılığı daha kaldırmak istemiyorum. Taşıyıp bir kuyuya bırakması çok zamanımı ve ruhumu alıyor... Ağlayıp ağlayıp mantığımı devreye sokarak susuyorum. Saçma sapan bir duygu içinde buluyorum kendimi.


Nolur beni bırakmasın...

...

Sen gitme...
Ben ağlarım...

7 Aralık 2014 Pazar

Balta

Uykusuz ama mutluyum...
Sinavlarim bitti. Odtu'dekiler de bugun son buldu cok sukur.

Mutluyum ya, illa ki bi baltalama gelecekti. Geldi de.

Bilgisayarimin ekrani iyice pert oldu. Param yok. Sertifika programi icin de para lazim.

Neyse simdi Now You See Me izleyip, cips yicez.

4 Aralık 2014 Perşembe

Aklim baska yerde de... Neyse.

Ne cabuk geciyor gunler... Bazilarinin gitmesine cok hizli yaklasiyoruz. Avrupa Tarihi sinavinin ustunden ne kadar cok zaman gecti mesela! NE CABUK!

Mutluyum ve korkuyorum.

Hafta sonu da BSY ve JPG sinavlarim var mesela. 50 soruluk testmis neyse ki. Calismam lazim. Cuma gunu odevimi de yapayim. Hos, notlari cok kıt hocalarin ama olsun. 1 puan, 0 puandan iyidir. Sadece bir kere 10 uzerinden 8 aldim. Onda da 3 yerine 4 yazdim diye 2 puan kirmislar! Oha be.

3 Aralık 2014 Çarşamba

Zor

Heteroseksüel bir kadınla birlikte olmak çok zor. İlk defa bir kadın olarak benimle birlikte olması(!)... Birçok şeyi bilmez mesela.

Bir erkeği de kıskanabildiğimin farkında olmaz örneğin. Gelecek görmeyebilir. Kısa süreli ilişki olarak düşünür. Hiç istemeden üzer...

Benim ondan isteyebileceğim şeyler, onu korkutabilir. Evlilik örneğin...

İlişkimize dair mantıkla alakalı hiçbir durum söz konusu olmayabilir. Beni kimseye anlatmayabilir. Hatta belki de, bir anlık bir şeyler hissettiği için benimle kalbi doğrultusunda hareket ediyor da olabilir.

Seni sevdiğine inanamazsın kolay kolay. Hep bir şeyler deniyormuş ve sıkılınca da gidecekmiş gibi hissedersin.

Eğer bir hemcinsin, ilk defa bir hemcinsiyle bir şeyler yaşıyorsa, bu gerçekten zor ve üzücü olabilir...
Ben ki hayattan tek beklentisi mutluluk olan biriyim. Hayırlısı olsun.

2 Aralık 2014 Salı

Hadi bakalim

Sanirim bu sayede derslerime de agirlik verip sinifi rahatca gececek gibiyim.

Bana yardim edecekmis. Beraber calisacagiz sinavlara. Ondaki sorumluluk bendekinden daha fazla en azindan. Sanirim beni duzene sokacak olan kisiyi buldum ben.

29 Kasım 2014 Cumartesi

28 Kasım 2014 Cuma

Hep "keşke"

Hem belki ben de çabuk atlatamam. İlaçlarım var, tamam ama...
Belki ben daha zor atlatırım.

Ben de istemem arkadaşlığımızın bitmesini:
Kalbimin böyle atışının...
Hislerimin...
Suratımdaki aptal gülümsemenin...

Keşke bitmese.
Keşke korkmasa.
Keşke gitmese.

Keşke

Ne zamandir icim kipir kipir...

Uzun zaman sonra boyle hissetmek... Ne kadar oldu boyle hissetmeyeli? Evet, 2 yil. Kedi'den sonra kendimden kendimden gecmisim ben, kimseye atamamis kalbim dogru duzgun.

Donemin ilk sinavindam cikmistim. Eski kiz arkadasimla bulusacaktim, beni bekliyordu okulun disarisinda. Karsimda oturan bir cift pasparlak goze takildi kalbim. Aslinda bana bakmiyordu... Muhtemelen biraz once bir seye gulmustu ve hemen ardindan benimle goz goze gelmisti. Ama nasil guzel gulmustu bana... El salladi, el salladim. İcim titremeye basladi. Aramiz bozuk olan sevgilimle bulusmaya gittigimi unutmak uzereydim.

Aksamina beni facebooktan ekledi, twitterdan takip etti. Ben de diger sosyal medyalardan takip ettim kendisini bulup.

Okulda birkac kez daha karsilastik sinav cikislarinda. O, ilk sinav aksamindan sonra okulda beni gormeyi dusunmus birkac kere. Bir gun facebooktan yazdi. Sona biz uzun uzun konusmaya basladik. Her seferinde agzim kulaklarima geliyordu! Aptal gibi gorundugume eminim. Yolda, otobuste, arkadaslarimin yaninda... Durmadan siritiyordum kendi kendime ve kalbim o kadar guzel atiyordu ki. Birkac kisiye sordum, biseksuel olma ihtimali var mi diye. Kimse evet demedi. Hatta, butun arkadaslarina oyle yakin davranirmis, uzerime alinmamami tembihlediler. Haklilardi belki de fakat boyle hissetmeyeli uzun zaman olmustu. Uzulecegimi bildigim halde devam ettim.

Bir gun hepberaber sinemaya gitmeye karar verdik. Ondan sonra olan oldu zaten. Once yemek yedik falan. Benim onun hakkinda yazdigim birkac seyi okumus, uzerine alinsa mi alinmasa mi bilememis. Ertesi gun, beni gorebilmek icin okula gelmis. Sinavdan ciktiktan birkac saat sonra sinemaya gidecektik iste, ama o erken gelmis benim icin. Kendisini gordugum anda elim ayagim titremeye basladi! Yemek yemeye gittikten sonra o da bana birkac bir sey soyledi, anladim ki onda da biraz da olsa var bir seyler. Bana karsi da var,ufacik da olsa...

Hos 2 aya memleketine donecekmis...

Sinemadan sonra bir mekana gittik. İctik, eglendik. Sonra yuruye yuruye bize geldik. Gelmek istememisti ilk basta, yuk olmaktan hoslanmadigini soyledi. Hicbir oneminin olmadigini soyledim. Ki basimin ustunde yeri var kalbimi tekrardan boyle attiran insanin! Yoldayken,kimseye anlatmadigi seyleri anlatti. Bize geldik, sohbet ettik, kahkaha attik. Her ne kadar disaridan cok ciddi gorunse de, kedi gibi boynuma sokulan bir yapisi varmis... Nasil da tatli ona sarilmak.

Sabah oldu, yemek yedik, gitar caldim ben ona. Daha guzel calabilseydim belki de bana daha cok yaklasirdi. Gerci, isteyen insan her turlu gelir de... Film izledik. Agladim. Ben aglarsam uzulurmus, oyle soyledi. Onu uzmeyi hic istemedigimi soyledim. Sonra sevistik.

Daha once hic, bir kadinla sevismemisti. Urkekti. Uzulmekten de korkuyordu, uzmekten de. Daha once hem uzulmus, hem de uzmus. Arkadasligimizin bitmesini de hic istemiyormus...

Ben de istemem bitmesini:
Kalbimin boyle atisinin...
Hislerimin...
Suratimdaki aptal gulumsemenin...
Aklimdaki ilk karsilastigimiz anin büyüsünün...

Keske bitmese.
Keske o da beni sevse.
Keske korkmasa.
Keske gitmese.

Bir sey oldugu zaman, bana acik acik o anda soylemesini istedim. "Denerim" dedi...
Karsilikli sevgi ne zor bulunan bir sey.

Şans tabi

Sinavdan cikmistim. Tartisiyordum arkadasimla sinavi.

Bir cift goz parladi...
Gozlerimin icine bakip da el sallamisti sanki...

27 Kasım 2014 Perşembe

Nasil mutluyum

Anlatmak istiyorum ama su anda cakir keyifim ve zor yaziyorum.

Keske gitmese...

2 ay.

Bugün

Mesela bugün sinemaya gideceğiz. Sonra guitar hero 'da çıldırıp arkasına da eğlenmeye çıkacağız. İnşallahsa.

Çok heyecanlı değil mi?!

(Anladın sen.)

26 Kasım 2014 Çarşamba

Chissà?

Tu vicina e così distante
Il cuore ti batte ma
Per chi batte
Non ne so niente

Leyla oldum!







Bugün nasıl sırıttım ben öyle ya. Hani arkadaşlarımın yanındayken tamam ama dolmuşa yürürken, AŞTİ'de dolanırken, merdiven çıkarken falan kendi başıma sırıtmam... İşte bu demek oluyor ki LEYLALAŞMIŞIM.

Ne kulağımda kulaklık var, ne elimde telefon. Sadece birden aklıma geliyor -hatta aklımdan kolay kolay çıkmıyor- hemen böyle yanaklarım şişiyor, ağzım açılıyor, gözlerim parlıyor (hissediyorum) falan.

Komik yani.
Çok da güzel ama...

Kıpır kıpır

Tekrar heyecanlanmaya basladim. Kalbim tekrardan hizli atmaya basladi.

Hayir kotu anlamda degil. Cok guzel bir sey bu. Yeniden sevebiliyor muyum ne?

Bir sey oldugundan degil belki de... Hatta yanlis alarm muhtemelen. Ama guzel ya... Bana bunu hissettirene tesekkur ederim. Yarin gorup selamimi cakarim insallah.

AY LİTFEN OLSUN YANİĞ!

Ödev

Algoritma ve veri yapilari odevimin deadline'ını kacirdim. Vize zamanina denk gelmesi de cok hostu mesela. 1 haftada bitmesi planlanan fakat 3 hafta suren vize zamani...

Daha Walking Dead ve American Horror Story'nin yeni bolumlerini bile izleyemedim! Persembeye kadar 2 odev, 2 de sinavim var. Hafta sonu rahatim. Gelecek hafta sonu yine sinavlarim var...

Bazen, ogrenme yetimi kaybedip kaybetmedigimi sorgulayacak oluyorum. Aptallasiyor muyum lan? Noluyor bana yani? Bir okulu bile bitiremedim mesela. Bilgi teknolojilerinden de soguycak gibi oluyorum anlamadigim zaman. KORKUNC! Severek okudugum bir bolume bile boyle hissedebiliyorsam, bende bi sakatlik var hakikaten.

Gecer umarim.
En kisa zamanda.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Annem

Benim bir annem var. Bir de annemin gururu var, kendisini asla geri adım attırmayan.

İsterse tamamen haksızsız olsun, kabul etmez. Başka şeyler düşünür ve savundukça savunur kendini. Ta ki, kendisinden daha çok şey bilen birisini gördüğü ana kadar...

Bana da asla güvenmez mesela. Bana inanmaz. Yaptığımı gözüyle de görse arkasında başka şeylerin olduğunu düşünür.

Annem olaylara,kişilere mutlaka önyargıyla yaklaşır mesela. Yargılar.

Bunların hiçbiri onun kötü olduğunu göstermez ama... Kendisi çok iyi birisidir. Hep iyiliği istediği için böyle davranır. Bu sırada insanları kırdığının farkına varmaz tabii.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Siz universiteden nasil mezun oldunuz ya?

Sinavlarim guzel gidiyor. Hos, hocalar derse gitmedigim icin, yuksek not alsam da birakiyorlar... Ne zaman guzel desem de kotu geliyor sonuclar. (Evet, klişe, biliyorum.)

Mesela, gecen yil YİTHER BEE deyip KOPYA ÇEKÇEM BEN diye bir ise giristim. Cok da guzel oldu. Calisma kagitlarinin aynilarini gecirdim.

Yok. Yine kaldim.

Bu yil boyle olmaz umarim. Yazik annem de geliyor her sinavda, kizim sadece sinavlarina calissin ben yemegini,temizligini yaparim diye...

11 Kasım 2014 Salı

Peh

Zaten ben kimim ki mutlu olmayi hak edeyim. Gerizekali bir ucubenin tekiyim. Zaten tanri, hemcinsimden hoslaniyorum diye yanimda degil, hayat da vursun. Tabi ki.

Hic mutlu iliskim olmasin. Cunku ben insanlara iyi davrandikca, onlari uzmektense kendimi tokatladikca, iyi birisi oldukca MUTLULUGU HAK ETMEM HİC ADİL DEGİL.

9 Kasım 2014 Pazar

Asla!

Olmasin ya.
Mutlu olmasin!
Hicbir zaman mutlu olamasin!

Neden ben her taraftan kalbime kalbime tekme yerken, bana tekme atan kadin mutlun oluyor?!
Neden mutlu olabiliyor??

Etme bulma dunyasi degil mi? Neden eden bulmuyor? Benim her tarafimdan mutsuzluk fışkırırken, bana en buyuk kazigi atan kadinin her isi mukemmel yuruyor?!

Neden bu adaletsizlik?

Karsisindakini uzen insanlarin mutlu olduklarini gordukce, dunyanin da, evrenin de, tanrinin da adaletinin olmadigini cok daha iyi anlayabiliyorum.

Mutlu olamasin... Hicbir zaman... Hicbir zaman mutlu olmasini istemeyecegim... Hicbir zaman iyi olmasini istemeyecegim... HİCBİR ZAMAN. Omrunun sonuna kadar derdi olsun. Her seyi ters gitsin.
Beni mahvetti!
Kalbimi mahvetti!
Ruhumu mahvetti!
Aklimi mahvetti!

Her seyiyle, bana cok cektirdigi bir an bile aklindan cikmasin! Her iliskisinde bana attigi kazigi yesin...


Bu kadar sevmistim onu iste.

7 Kasım 2014 Cuma

Destek birimi!

Bana, beni düzene sokabilecek bir sevgili lazım.

Sabah uyandığında beni de uyandıracak, okula gitmem için itekleyecek, ondan bir şeyleri görüp gaza geleceğim ya da beni gaza getirecek biri... Ayda bir yüz yüze görüşebildiğim biri değil...

Çünkü anlaşılan o ki, bir şeyleri kendi başıma yapabilecek kadar kendime hakim değilim. Ya da o kadar aklım yok...

26 Ekim 2014 Pazar

Aldatmalar böyle başlar...

Önce birisi buna mesaj atar, bir şey sorar. Bu bir kere cevap verdi mi eğer bir yarası varsa bu iş biter. Mesaja cevap vereceğim derken aklını açar.

Sonra ruhunu.

Sonra da kalbini...

Sonra da bir bakmışsın, kadın çoktan gitmiş kalbinden.



Kimseye güvenmiyorum.

Bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Tamam her şeyi de anlat demiyorum ama sevgilisinden bihaber bi şaşkın olarak kalmak istemiyorum. Neden kalbini bana değil de bir başkasına açıyorsun eşoğlusu?!

Ya güvercinleri izleyip de mutlu olan bir insanım ben! Beni neden üzüyorsunuz?

9 Ekim 2014 Perşembe

Para ve Ölüm

Buck Mountain Grand Teton


Yıl 1300'ler.
6 birbirine aşık derecesinde yakın arkadaş bir dağa geziye çıktık. O dağın özelliği ise, yıllar boyunca, orada inanılmaz bir paranın saklı olduğu ve kimsenin bulamadığı efsanesiydi. 

...

O kadar şanslıydık ki, tesadüfen o paraları bulduk. Herkes elindeki poşete sığdırabildiği kadar aldı. Amacımız, hepsini alıp ortak olarak paylaşmaktı. 3 kişi dönmek için yola koyulmuştuk ve bir süre sonra diğerlerinin arkamızda olmadıklarını fark ettik! Elimizdekileri bir yere saklayıp onları aramak için geri döndük. Yaklaşık 1 saat kadar aradıktan sonra onları, paraları ilk bulduğumuz yerde taşlaşmış olarak bulduk! Ellerindeki torbaları da aynı kendileri gibiydi! 

...

Yüzyıllar sonra, evet "yüzyıllar" sonra o dağın şanını bilmeyen kalmamıştı artık. 2 arkadaşımla beraber oraya tekrar gitmeye karar verdik. Çünkü hem arkadaşlarımızı merak ediyorduk, hem de paraları.
Onların taşlaştıkları yer insan kaynıyordu. Kimisi arkadaşlarımızı kırmaya çalışıyor, kimisi sadece şaşkın gözlerle bakıyordu. O kalabalığı oradan kovmamız gerekiyordu ki neyin ne olduğunu öğrenebilelim. Dağın başında bulunan sivri odun yığınını hareket ettirmeye başladık. Odunlar mızrak gibi yere saplanmaya başlayınca insanlar çığlıklar içerinde kaçırmaya başladılar. Kimisi olduğu yere saplandı, kimisi canını kurtarabildi. Biz de saklanıyorduk. Çünkü o kadar çok odun vardı ki, ufacık veya hızlı hareket eden bir hayvanı bile olduğu yere çivileyebilirdi! 
Bittikten sonra Kedi'yi gördüm orada. Beni aldattığı andan sonra onunla pek konuşmak istememiş ve konuşmamıştım fakat diğer arkadaşlarımın yakınıydı ve beraber gezmek zorundaydık. Ne de güzel duruyordu öyle... Saçları kıvır kıvır... Duvara suratı dönük, kollarını yaslamış, başını da kollarının üzerine koymuşken taş haline gelmişti. Ya bir şey düşünüyordu, ya da dinleniyordu o sırada... Suratını görünmüyordu. 
Elindeki geniş kabı fark ettim. Duvara doğru dönük olduğu için fark edilememişti herhalde. Poşet de taşlaşmıştı. Bıçağımı çıkarıp, onu oradan kırıp sökmeye çalıştım fakat elim yapışmıştı! Çekmeye çalıştıkça derim kalkıyordu! Parmaklarımı kesmeyi düşündüm fakat cesaret edemedim, derimi soyarak elimi çektim. Tam o sırada taşlaşmış olan arkadaşım kırıldı! Paramparça oldu. Onun kırılmasıyla birlikte diğerleri de paramparça olup kimisi denize düştü kimisi aşağılara çukur açıp oralara girdi. 
Aşağıya doğru koşmaya başladım, düşen taşlaşmış poşetleri gözden kaybetmemek için. Bu sırada arkamdan birisinin daha geldiğini duydum. Dönüp baktığımda yaşayan 2 arkadaşımdan birisi değildi bu; taşlaşan arkadaşlarımdan birisiydi! Peşimden koşmaya devam ediyordu. Korku içerisinde ormanda bulduğum bir eve girdim. Ev, inanılmaz güzel dizayn edilmiş ve oldukça zengin birisine aitmiş gibi duruyordu. Hemen bir odaya girdim. Arkamdan eve girdiğini duydum. Odama doğru artıyordu ayak sesleri. Saklandığım odadaki balkona doğru gidip gitmemekte kararsız kaldım bir ara. Adımlarım gitti geldi birkaç kere. Sonra birden balkona doğru koşmaya başladım, tam o sırada kapıdan içeri girdi! Odadan çıkarken elime ne gelirse aldım ki arkama atayım ve tökezlesin. En azından zaman kazanardım. Balkondan, önümdeki ağacın dalına atladım. Atladığım anda dal kırıldı! Düştüm. 

...

Karanlıktan sonra etrafımda 5 arkadaşımı en güzel, düzgün kıyafetleriyle ve güler yüzleriyle karşımda görüyordum. Bir tanesi de beni omzuna almış, oradan gülüyordu diğerlerine. Şaşkınlığımı görünce, bir tanesi anlatmaya başladı... 
Onlar paraları, para daha çok değerlendiği bir zamanda uyandırılmak üzere, doğayla anlaşıp kendilerini taşlaştırmışlar. Fakat bundan önce çoktan ölmüşler zaten! Doğayla anlaşmaya çalışan kişi, iki taraf arasında kalıyormuş; hem diğer tarafa gidemiyor, hem bu tarafta duramıyor. Görüyor ama dokunamıyor. Ben ve 2 arkadaşım da aslında ölüymüşüz! 


...
Doğa bize bir şans vermiş,arkadaşlarımızı bulup huzura erdirebilmek için. Artık hepimiz ölüydük ve mutluyduk... Herkes çok güzeldi... Tertemiz... Saf... 



24 Eylül 2014 Çarşamba

Kimse yok...

Bir insana en yakın kişilerin anne ve babası olması gerekir değil mi? Ya da varsa kardeşi.


Benim öyle değil işte. Bana kimse yakın değil. Herkes bir çıkar peşinde. Çıkar peşinde olmayan da yanımda değil zaten. Hoş, yanımda olmak isteyen de yok ki...

Örneğin, anne-babama bazı gerçekleri söylesem, beni öldürmeye bile kalkabilirler. Evlatları olarak kalamam zaten, o kesin. Çünkü benim onların çocukları olmamın tek sebebi onları gururlandıracak olmam. Gururlandırmak zorunda olmam. 

İleride, "Bu yerlere gelmesini biz sağladık" diyebilmek için, ona buna söyleyecek, hava atacak bir şeyleri olması için beni büyüttüler. Yoksa beni her ufak hatamda yermezlerdi. Beni karşılıksız seviyor olsalardı, beni olduğum gibi kabul ederlerdi. Aptalsam, aptal olarak, eşcinselsem eşcinsel olarak, istediğim bir alanda başarılıysam o alanda başarılı biri olarak sevilirdim. 

Ama değil... Onların istediği tek bir şeyi yapmadığım takdirde dünyanın en iğrenç yaratığıyla aynı yerdeyim anne-babama göre. 


Madem karşılıksız sevmeyecektiniz, neden yaptınız beni? 
Verseydiniz birine, sevemeyeceğinizi anladığınız anda... Vardır elbet, beni olduğum gibi kabul edecek birileri. Varmıştır.

Şimdi çok geç. 

Mutsuz olmaya, saklanmaya, yalnız kalmaya mahkumum sayenizde.

TEŞEKKÜR EDERİM ANNE-BABA.

18 Eylül 2014 Perşembe

Sevmekten korkup da sevmek.

İçimde bir sıkıntı vardı zaten. Belli oldu. 


Çok seviyormuş gibi görünene kandım yine. 
Birlikte olmamak için çok dayandım. Tavrının güzelliğine yenik düştüm. Madem istemiyordun, neden benimle yürümeye "varım" dedin? Zaten birisini sevmekten çok korkuyorum! Hayır diyorum. Olduruyorsunuz. Sonra da çekip gidiyorsunuz. 

Kime karşı ne saygısızlık, ne pislik yaptım ki her seferinde kimi sevsem kalbime sıçıp bırakıyor? 
Ben temizliyorum, SİZ SIÇIYORSUNUZ AMK.




Sevginin de amınakoyim. 




Zaten kimse beni sevmemeye, benimle olmamaya ant içmiş. 

29 Ağustos 2014 Cuma

Acı geliyor...

Sanırım aşık oluyorum...
O, benim varlığımdan bile haberdar değil, sanıyorum ki. Belki de sadece bir takipçisi olarak görüyordur. Gece gündüz onu düşünüyorum. Her yazısında, her fotoğrafında, her videosunda kalbim motora bağlamış gibi atıyor.
Sevgilisi var. Çocuk yapmayı da istiyor zaten. Yıllar önce bir evlilik bile geçmiş başından. Erkeklerden hoşlanıyor belli. Yine saçma sapan bir işe kalkıştı rahatsız kalbim. Yine kendini üzmeye çalışıyor ruhum.

Kendimi ona tanıtsam da, nasıl sevdirebilirim ki?
Sevebilir mi?




Sevebilir misin?

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Yurt disinda da yedim kazigi.

Resmen simsicak havada usudum! Kalp kirikligi boyle yapiyor insani demek ki.

Kimseyi gormek istemiyorum. Kadin bana yaklastigi anda aglamak istiyorum ve uzaklasip agliyorum.

Yine birisini sevdim ve kalbime tokat atti hayat... Kimseye kizamam. Hayata kiziyorum sadece. Kadin heteroseksuel ama biseksuel olabilecegini soyledigi icin acik kapi birakmis gibi hissettim. Bir adam da benimle ilgileniyordu cok fazla. Megersem bosmus ikisi de. Birbirininmis ikisi de...

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Cesaret

Hiperaktif'in cesaretine hayran kaldim. O gun cimlere gittigimizde, ben demeyi planliyorken o soyledi once.

-Seni opebilir miyim?

Yaklastim, optu.
Alkolluydum, daha ileri gidebilirdim. Hosuna gitmezdi, tamamen kadinlardan sogurdu belki. Bu yuzden durdum. Nedenini acikladim. Tekrar opmek istedigini soyledi. Durmak istemedim fakat basim iyice donmeye baslamisti... Gidelim dedim.

Bugun de, kaldigim otelde tuvalete gitmistim. Gorup de begendigim bir kadin vardi. Elimi yikayip aynada kendime bakarken iceri girdi ve kolumdan cekip duvara yapistirdi. Ellerimi basimin ustunde birlestirdi. Opmeye basladi. Benim yapmak istedigimi o yapmisti...

Benden daha cesaretliler... Haydi Kivircik Lahana! Kendine gel.

Kimse var mi?

Dun gece ben uyurken bi yokladilar herhalde. Nasil ruyaydi o oyle?!

Yayladaymisiz. Surekli bir seyler oluyor. Bir seyler basiyor evi. Tam "hah duruldu!" diyoruz tekrar basliyor. Ruyamda bile nasil korktum belli degil.

Sonra uyandim, abdest aldim. Ahahah.

15 Temmuz 2014 Salı

Hiçbir şey...

Sende bana dair hiçbir şeyin kalmamış olduğunu bugün anladım. Açık konuştum. Cool davranmaya çalışmadım. Ne düşünüyorsam onu söyledim. Dobra oldum. O gün sana selam vermek istemediğimi düşündüm. Canım sıkılmıştı çünkü. Karşınıza oturduğumuzu söyledin. EVET, AŞIK OLDUĞUM KADININ BİR BAŞKASIYLA OLDUĞUNU GÖRMEK İÇİN ÖYLE YAPTIM. Çünkü ben mazoşistim. Te allam.

Gördüm ki, sende geriye sadece ego kalmış. Benim sana olan sevgimin şişirdiği ego.

Hep, ufacık da olsa beni düşündüğünü düşündüm. Peheey, sen benim seni çok sevdiğimi görememişsin. Beni de tanıyamamışsın. O yazıyı görene kadar her şeyin normal olduğunu düşünmüşsün... KÖR.


Seninle, yurt dışına gitmeden önce görüşmek istediğimi ama seni öyle görünce vazgeçtiğimi söyledim. Neden diye sordun; ne değişti. Birisiyle birlikte olduğunu gördüm. Mutsuz değildin. Kendimi hiçbir yerde göremedim. Ve vazgeçtim seninle konuşmaktan. Ama senin duymak istediğin bu değildi di mi? Seni sevdiğimi söylememi bekliyordun.

Çok sıkıntılı dönemler olduğunu söylediğimde, benim günlük güneşlik mi sanki dedin, bana göre öyleydin evet. Çünkü sen beni 10 gün sonrasında unutup yeni birisini bile bulmuştun. Beni çoktan unutmuştun, hayatına devam ediyordun ve benim hissettiklerimin yüzde birini bile hissetmiyordun. Biliyordum. Seni tanıyorum. Bana karşı bir şey hissetmediğini de bilmeme rağmen bunu kalbime anlatamadım bu zamana kadar. Yurt dışına gidince kafamın dağılabileceğini söyledin. Evet, ben de bunu düşündüm.

Resmen seni sevdiğim için bana acıyarak baktın. Tam olarak anladım ki aşk, acizlikmiş. Olsun, bunlar da tecrübe oldu.

Sana sormayı unuttuğum bir şey vardı. "Hiç mi beni özlemedin?"
Gerek yok. Özlememişsin. Duymama gerek kalmadı. Suratında gördüm bu gece.


Nasıl hayatıma giren insanlar sayesinde seni unuttuysam, yine unutacağım. Zaman gelecek ki, bir kişiye sana verdiğimden daha çok vereceğim sevgimi. O zaman bitmiş olacaksın. Egon için kusura bakmazsın artık.



13 Temmuz 2014 Pazar

Kiskandırmak?

O kahrolasi gulusun hala kulaklarimda! Her alanda gurultulu bir sekilde cinliyor.
Umarim seni bir daha gormem diyordum, dedikce gordum, dedikce gordum.
Son gorusumde de yine bulmustun cirkin bi kadini, opuyordun. Beni nerede gorsen, eger yaninda bir kadin varsa onu hemen opmeye basliyorsun. Derdin ne?
Aldatilan benim. Sucsuz olan benim. SEN NİYE KİSKANDİRMAYA CALİSİYORSUN Kİ BENİ?

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Dilerim ki...

Benden bu kadar mi nefret ettin de beni aldattigin yetmiyormus gibi bir de beni baska kadinlarla kiskandirmaya calisiyorsun?
Bu kadar mi sevmedin be?
Bu kadar mi vicdansizsin?

Yaziklar olsun sana Kedi. Bugun beni gordukten sonra (biliyorum, gordun) kadinla daha bir hasir nesir oldun. Tamam yeni sevgilin olabilir ama benim sana harsi olan hislerimi biliyorsun ve bilmiyormus gibi gozume soka soka opusuyorsun... Vay be.
Sana soyleyeyim, o kadin bana yazdı çok. Bulusmak istedi, gorusmek istedi. Gecistirdim ya da kabul etmedim. Senin su anki sevgilin benimle olmak istiyordu. Tipim değildi, konuşmadım çok. 
Dilerim ki vicdanin seni hic uyutmasin. Seni hic rahat birakmasin.
Dilerim ki hic mutlu olamazsin.
Dilerim ki senin icin her seyini verebilecek bir insani, senin icin olebilecek bir insani uzdugun icin hic mutlu olamazsin.
Dilerim ki yapayalniz kalirsin; ben hep bir yara olarak kalirim kalbinin, aklinin ortasinda...

3 Temmuz 2014 Perşembe

Dayan!

Sigarayi kedi sayesinde birakmistim, kedi sayesinde tekrar basladim. Kalbime, nodullerime, alerjime zararli biliyorum... Bana kalsa birakmayacaktim ama kedi'yi yalniz birakmak istemiyordum. Hatirladim da, ufacik bir hastligimda "kedi'm bensiz ne yapar, o cok uzulur" diyerek hep onu dusunuyordum. Salaklik.

Neyse.
Memlekete geldim. Anne-babam icmiyor. Teyzelerim ve kuzenlerim iciyor. Hadi kuzenler buyuklerin yaninda hos olmaz diye icmiyorlar, ben de gormuyorum dogal olarak ama teyzemler karsimda iciyorlar; kahveyle, yemekten sonra, balkonda mis gibi otururken... Az geliyor "bana da versene teyze ya" diyesim geliyor, sonra icime kaciyor. Kendimi tutmasi cok zor! Avrupa'da da icemicem zaten. Birakirim umarim tekrar.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Hayirlisini istiyorum

Hani "hadi bir dilek tut" anlari olur ya. Ne bileyim dolunaydir, kapatilmis kahve fincaninin tabaktan kaldirildigi andir, yildiz kayar, kandil olur, gozunden kirpik alirlar vs.
Aklimdan hep seni istemek geciyor.
Tam seni isteyecek oluyorum, mantigim depar atiyor: "Lan tamam onu istiyorsun da, hadi diyelim geri geldi, ayni seyleri tekrarlamayacagi ne malum? Ya yine kirarsa her parcami? Hadi diyelim yapmayacagina soz verdi, eskisi gibi olabilir miyiz? Olamayiz ki, benim aklimda hep o dusunce olur."
O anda vazgeciyorum seni istemekten.
Her ne kadar istemesem de.
Sonra "hayirlisi olsun" diyorum. Hayirlisi bana donmense, dön; hayirlisi baskasini sevmemse, seveyim; hayirlisi aci cekmemse, uzuleyim.
Seni cok istiyorum.
Bir o kadar da istemiyorum.

24 Haziran 2014 Salı

Anlamaliydim

beni kaybetme korkunun olmadigini, sana kalbimin rahatsiz oldugunu soyledigimde aldiris etmemenden anlamaliydim.
senden ayrildiktan sonra kalbim daha cok agrimaya baslamisti. ukraynadayken sol gogsumde agri var demistim ya, megerse o kalp agrisiymis. kalbimdeki sorun tek basina buyuk bir sey degil belki ama vucudumdaki iltihabin kalbimi oldukca kotu etkiledigini, hatta iltihabi yok etmezsem kalp romatizmasi olup olme tehlikem olabilecegini soyledigimde, bana duygu somurusu yapmamami soylemistin. bir bocekten bile daha degersizmisim gozunde. simdi anliyorum... ve hala senin beni degil de, benim seni dusunuyor olmama o kadar cok kiziyorum ki.  buyuk haksizlik.

7 Haziran 2014 Cumartesi

Yanıldın

"Ama biliyorum, zamanla elimden uçup gideceksin."




Hayır, ben senin elinden hiç uçup gitmedim...

Sen beni sokağa terk ettin.
Bir de, konuştuğum insanlara dikkat etmemi tembihledin, bıraktığın yerin sokak olduğunu bilmiyormuşsun gibi.
Hiçbir şeyi umursamadım; kanatlarımı kopardılar. Sen de ne zaman beni görsen, bir köşede korkarak oturduğumdan fark etmedin tabi kanatlarımı.


Şimdi beni terk ettiğin sokağın yanından geçiyorsun sürekli.
Farkında değilsin, olmayacaksın da, ama ben hala terk ettiğin yerde başım aşağıda bekliyorum.

Hiçbir şeyi...

İlk zamanlarda öğrenmiştim ruhsuz olduğunu. Sonrasındaysa kendini nasıl güzel bir role soktuysan demek ki, senin beni hiç salmayacağına inanmıştım.
Beni avucunda tutmanın nedeni, istediğin bir anda boşluğa fırlatabilmekmiş meğer.

Senin hakkında hep masum düşünmüştüm. Gözümle görsem de, inanmamıştım. Bir sebebi vardır, demiştim. Sen beni aptal bir canlı yerine koymamışsın, ben zaten oldukça safmışım.


Şimdi uzaklara gidiyorum. Sen de gidiyorsun. Senin için dilediğim, istediğim hiçbir şey yok.
Umarım seni bir daha hiçbir yerde görmem.

Umarım, birisi kanatlarıma bir çare bulur da yeniden uçabilirim...
Her ne kadar senin yüzünden eskisi gibi uçamayacak olsam da...

Neden?

Bir sokak üstümdeki eve gelip de beni hatırlamıyor olman nasıl mümkün?
Bundan sonra hep bir sokak yukarımdaki eve gelecek olup da beni aklının ucuna bile getiremeyecek olman NASIL MÜMKÜN?


Ben etrafıma baktığımda sadece seni görürken, senin sadece beni görmüyor olman OLASI DEĞİL ya. Olmamalı. Bir insanın kalbi bu kadar kapalı, bu kadar katı olamaz. Vicdanı bu kadar sert olamaz!

Aldatılan benim, düşünen, üzülen, özleyen benim.
Bazen düşüncelerimi, ondan özür diliyorken yakalıyorum.
Ben neden özür diliyorum?
Ben neden üzülüyorum?
Ben neden özlüyorum?

NEDEN BEN?
NEDEN HAYVANLAR GİBİ ACI ÇEKMESİ GEREKEN SENKEN, bunu ben yaşıyorum?!!

...


Beni neden unuttun be kedi?
Neden hiç özlemiyorsun?
Nasıl bir üst sokağıma gelip de mutlu olabiliyorsun?

Yakaladığımız o güzel şeyi neden parçaladın?
Suratına "NEDEN" diye o kadar uzun süre bağırabilirim ki...

6 Haziran 2014 Cuma

Nasil?

Beni hic ozlemedigine, hic merak etmedigine inanmak istemiyorum.
Nasil?
Nasil hic aklina getirmezsin beni?
Ben burada senin tarafindan 2 kez aldatilmis olmama ragmen seni dusunmekten kahroluyorken, sen nasil bir kere bile beni aklina getirmemis olabilirsin bunca zaman?



Keske o guzel seyi yok etmeseydin.
Keske bitirmeseydin.
Keske mahvetmeseydin.
Seni hala dusunuyor olduguma inanamiyorum. Nasil seni hala aklimda tutabilirim? Bu kadar mantiksiz miyim?
Aklim nerede benim?

2 Haziran 2014 Pazartesi

Ne kadar oldu?

Buyuk haksizlik.
Ben seni cok severken senin beni aldatmis olman, sevgimi hice saymis ve o guzel seyi yok etmis olman hic adil degil.

Ben senin icin aylardir goz yasi dokerken, senin baskasinin kollarinda mutlu olman, bana verdigin huzuru onda tadacak olman HIC ADIL DEGIL.
Ask, tam anlamiyla acizlikmis. Umarim sen de asik olmazsin hic. Aciz duruma dusmeyi sevmezsin bilirim. Asik da olamazsin zaten. Bir kere asik olmustun su zamana kadar. Bir de gururun vardir senin. Hic onune gecemedigin...
Seni unutmak, sandigimdan da uzun surecek anlasilan...

29 Mayıs 2014 Perşembe

Neden ihanet ettin ki? Sevgimin sana ne kotulugu vardi?

İhanet...

Senin canimi veririm dedigin kisi, el ustunde tuttugun, her seyim dedigin, "evim" dedigin insanin sana ihanet etmesi sana, kalbine ruhuna en cok koyan, tas gibi oturan sey oluyor.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Ah be kedi...

Biliyorum, senin dusuncen "ayrildiktan sonra da arkadas kalabildim birisiyle, oh be" seklinde. Bu yuzden sana icimdekileri soyleyemiyorum.
Ben boyle degildim. Soyleyebilmem gerekirdi.
Degismisim demek ki... İsrar etmiyorum, merakli sorular sormuyorum... "Beni ozledin mi?" demiyorum. "Kampa gitmeyi dusundum" dedin ya, kiminle gidecektin? Tek mi gidecektin yoksa bana mi haber verecektin?

Her seyin cevabini biliyorum ki. Tekrar tekrar duyup da tekrar tekrar kalbimi parcalamak istemiyorum.
Yuzum sana gulerken, icim agliyor; agzim sana sevindigimi soylerken, kalbim "keske gitmesen" diyor; "arkadasim" diye surekli tekrarladigin kisinin yeni sevgilin oldugunu bilmeme ragmen arkadasin oldugunu kabul etmek istiyorum, ediyorum; "bir sey lazim olursa haber ver lutfen, gelirim" diyorsun da, gelme... Umutlanirim. "Konusuruz tekrar" diyorsun ya, deme... Konusursak, seni daha cok severim...
Sevmiyor olsam seni, konusmazdim da. Arkadasin degilim. Seni hala seven bir kadinim. Sen bana istedigini yap, karsimda sevis,opus,saril baskasina, benim gerizekali kalbim anlamaz bunu. Bunca zaman dil doktum de anlatamadim itogluna.
Ah be kedim...

19 Mayıs 2014 Pazartesi

O ihtimalin olmadığını anlatamıyorum kalbime

Sana sormasini neden istemiyorum biliyor musun?
Beni sevmedigini bir kere daha ogrenmek, duymak, aklima sokmak istemiyorum. Bir kere daha vurulmak istemiyorum...
Bugun o kadar heyecanliydim ki seni gordugumde! Keske gormeseydim hic. Keske karsilasmasaydim.
Yuruyuste, daha arkalara gecmek icin durup on tarafin ilerlemesini beklerken fotograf cekeyim ki o an hep yanimda olsun dedim. Bir baktim ki seni cekmisim! Ben seni her yerden silmek isterken, senin her tarafta karsima cikman... Olmasin bir daha nolur.

Bana selam verip optun ya...
Kalbim yerinden cikacakti sanki...
Aklim yine karisti...
Kalbim yine alt ust...
Herkes de senin beni ozledigini dusunuyor. Bense senin beni degil, benim ortamimi ozledigini dusunuyorum. Beni ozlemezsin sen. İcinde, bana haber vermeden bitirdigin bir seyi ozlemezsin. Ozleyemezsin.
Beni coktan silip attigina o kadar eminim ki...
Her ne kadar, bir ihtimal de olsa, beni dusundugunu dusunmek kadar buyuk bir yalan yok hayatimda. Sen beni coktaaaan yok ettin, biliyorum. Ama hep sanki minicik bir ihtimal varmis gibi carpiyor kalbim... Keske bunu ona anlatabilsem. Keske anlasa aptal otesi yuregim!
Simdi ortak bir arkadasimiz seni arayacak.
Sen benim hakkimda hicbir sey soylemeyeceksin. Cok zorlarsa, bana dair hicbir seyin kalmadigini ve bir daha olamayacagini soyleyeceksin. Arkadasim da bana gelip "Hakliymissin Corcina, sana yakinlasmaya calismiyormus. Seni aklina hic getirmemis. Hayatinda baskasi varmis, onun icin mutsuzmus." diyecek. Ben olacaklari biliyorum. Cunku seni taniyorum...
Senin, beni sevmedigini soyleyecegini bir kere daha duymaktan o kadar cok korkuyorum ki!
Bunlari yazarken de hala icimden boyle olmayabilir belki diye gecirmem...
O kadar acizim ki...

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Keşke...

6 ağustostan bu yana, ne zaman başımı yastığa koysam, "Keşke..." diyorum.

"Keşke aldatmasaydın..."

Arkadaşlığımı da kaybettin...

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Ne kadar?

Senin icin bir gram bile yas dokmemis bir insanin arkasindan, aylar hatta yillar gecmesine ragmen  hala agliyor olman ne kadar adil?

Senin ona "nefesim" demen onun icin hicbir sey ifade etmemisse, senin hala onu dusunuyor olman ne kadar mantikli?


"Senden kopmasi o kadar zor ki!" diye haykirmasina ragmen, 10 gun sonra sana dair hicbir sey kalmamis olmasi ne kadar gercek?

"Seni cok seviyorum! Bunu yuzlerce kez soylemek istiyorum, her yerde bagirmak istiyorum ama elimden bu kadari geliyor!" dedikten sonra seni, yakinindaki adamla hemen yani basinda aldatmasi ne kadar dogru?
Sen ona sadece baksan bile icin mutluluk doluyorsa...

Ona sarilmaktan hic bikmamissan...
Onu her seyiyle kabul edip, her hatasini affetmissen...
Basini gogsune yasladiginda tum hucrelerini huzur kaplamissa...

Onun seni birakmasi ve yuzune "Seni sevmiyorum Corcina!" demesi ne kadar yikici.

İcinde sana dair ufacik bir seyi bile olmayan, seni bir kere bile dusunmeyen bir insanin arkasindan, onun vermis oldugu huzuru, mutlulugu, o saf duygulari ozlemen O KADAR MANTIKSIZ Kİ...


Aklim baskasini ararken, kalbim o kadar cok ozluyor ki...




7 Mayıs 2014 Çarşamba

Hocam?



-Al şunları! Yap hemen, diğer kağıtların arasına koyacağım!

Şaşkınlık içerisindeydim. Almanca profesörüm bana, kaçırdığım sınavın sınav kağıdını verdi ve hemen yapıp ona vermemi istiyordu! Hemen cevapladım soruları. Kimisini biliyordum, kimisine de kitabımdan ve sözlükten bakarak cevapladım. 

Verdim sınav kağıdımı. 

Bana yüksekten fakat bir o kadar da yakın bir bakış atarak arkasını döndü ve gitti. Bir an ona olan ilgimi fark ettiğini ya da bir yerden öğrendiğini düşündüm. Bu yüzden bana iyi davranıyordu sanırım. Her ne kadar saçma olsa da...

...

Diğer sınavıma girmek için fakülteme geldim. Sınıfımı bulup boş olan bir yere oturduğumda, sınıftakilerin gözlerinin benim üzerimde olduğunu fark etmemem imkansızdı. Bir şekilde Esra hocanın bana yaptığını öğrenmiş olmalılar diye düşündüm ve soğuk soğuk terlemeye başladım. Ellerim buz gibi ve titriyordu itiraf edermiş gibi. Gözümü sıramdan kaldırıp başka yere bakmaya çekiniyordum. Esra hoca girdi içeri. Kağıtları dağıttı. Gözlerin üzerimde olduğunu görmeme gerek yoktu. Her taraftan hissedebiliyordum! 

Sınav bitmesine yakın Esra hoca yanıma geldi. Başımda durdu bir süre. Eğildi ve boş bıraktığım soruları bana söylemeye başladı! Normal ritmine dönen kalp atışlarım, yine anormalleşti. O kadar ki, dışarıdan bile duyulabiliyordu belki de! 

Yazdım cevapları.

Sınav süresi sona erdiğinde koşar adımlarla sınıftan ve fakülteden çıktım.

...


Ertesi gün, Esra hoca koridorda yakaladı beni. Kolumdan tuttu. Sinirli bakıyordu. Mizacı öyleydi gerçi. 
Kızmaya başladı aniden:
-Bunu başka kim biliyor?!
-Hiç kimse hocam, kimseye tek kelime etmedim.
-İyi olur, yoksa başımız derde girer!

"Esra hoca bana soruları verdi!"diye kime söyleyebilirdim ki?! Korkumdan ölecekken! 

Diğer sınavıma girmek için sınıfıma doğru yürüdüm. Sınav başlamıştı bile! Hemen özür dileyim,yerime geçtim. Arkadan bir ses:
-Hocam ama geç gelenleri almıyordunuz hani?
-Arkadaşlar kağıtları henüz dağıttım. Arkadaşınız geç kalmadı.
-Ohoo Corcina da herkesten torpilli maşallah! 
-Arkadaşlar sessizlik lütfen! 

Kağıdımı alıp, üzerine gömüldüm. Bir süre sonra sınava o kadar odaklanmışım ki, her şey kafamdan silinmiş, sanki bu olaylar hiç olmamış gibiydi. Çağdaş hoca sınavın bitişini haber verdiğinde kendime geldim. 

Hoca kağıtları topladı. Yine koşar adım çıkışa doğru giderken Esra hoca önümü kesti ve odasına gelmemi istedi. Beraber gittik. 
-Sen otur şöyle biraz, ben hemen geliyorum.

Çıktı.
5 dakika kadar sonra Turan hocayla beraber içeri girdiler. Turan hoca bana göz kırpıp kendi masasına geçti. Esra hoca da yanıma oturdu. Bir sorun var gibi hissettim. İlk defa odasına çağırmıştı beni. Yine terler boşalmaya başladı benden. Bir şey içip içmeyeceğimi sordu. Su istedim. 

Oldukça yakınımda oturuyordu. Suratı, suratımın 2-3 santimetre ilerisindeydi. Konuşmaya başladı. Ağzında naneli şeker fabrikası vardı sanki! Serinledim resmen! Sınav hakkında konuşmaya başladı. Zaten hoşlandığım bir insandı kendisi, bir de 3 santim ilerimde konuşması iyice etkiliyordu beni. Bir süre sonra söylediklerini duymamaya başladım. Dalmışım. Elime dokunmasıyla kendime geldim. Cevap bekler gibiydi. Ne diyeceğimi şaşırdım. Ne demişti ki? Kekeleyerek:
-Hocam, kimseye söylemedim ben gerçekten. Sınavlara gelip geri hemen eve döndüm zaten. Kağıdı cevapladıktan sonra da size verip kimse görmeden eve koştum. O kadar acayip hissediyordum ki, kimsenin suratına bakacak cesaretim yoktu yani...

Güldü. Turan hoca da ona katıldı. 
Turan hocaya baktım, önündeki kağıtlardan başını kaldırmadan gülüyordu. Her şeyden haberi vardı belli ki.
Esra hoca, yüzümü çenemden tutup kendisine çevirdi:
-Ondan bahsetmiyorum. Benden ne zamandan beri hoşlanıyorsun sen?

Dumur oldum! Nereden biliyordu ki? Hem pat diye söylenir mi?! Sistemim birbirine girdi! 
Ne diyebilirim ki? Nasıl denir yahu?

Hala gülümsüyordu. 

Suratıma yaklaşıp, burnuma bir öpücük kondurdu! 
O ana kadar buz gibi terlerken, bu sefer de yanıyordum! Lan? ESRA HOCA BENİ ÖPTÜ! 
-Hh... ho... hocam...
-Ne kadar sevimli bir şeysin sen ya diye yanağımı okşadı.
Geçen gün bana kızan kadın, şimdi beni sevimli bulduğunu söylüyordu. Vay anasını! 

Sustum. Öylece suratına baktım kadının. 
-Tamam, sen konuşamayacaksın anlaşılan. 
Yanağımdan, dudağımın sol kenarına çok yakın bir yerden öpüp: "Hadi gidebilirsin." dedi. 


Kalkmaya gücüm var mıydı? Ayaklarım yerinde miydi ki? Koltuktan güç alıp kalktım; yavaşça, robot gibi dışarı çıktım. Aşağıya inerken, merdivenlerde idrak edebildim olanları. İşte o an suratıma bir gülümseme geldi. Şapşal gibi gülümseye gülümseye beş kat indim aşağı... Kesin bir şey vardı: Yıllardır geçemediğim sınavdan artık geçebilecektim! 








26 Mart 2014 Çarşamba

Denizin Üzerindeyim

O anda, dudaklarını hissettim akan damlalarla. ( http://www.youtube.com/watch?v=F7Ix2tZl2-k )



Gözlerinin içine bakmak istemiyordum. Ağlamam an meselesiydi. Bana baktıkça, daha fazla tutamadım, birkaç damla düşmeye başladı gözlerimden. 



Yüzümdeki mutluluğu, bedenimdeki heyecanı çekip almışlardı sanki. O da fark etmiş olacak ki, yanağımı okşadı. Aşağıya bakıyordum. Çenemden hafifçe tutup, kaldırdı başımı. Gözlerimin içine baktı, buruk bir gülümsemeyle...

Sıkıcı devam eden yaz tatilimizi biraz neşelendirmeye karar vermiştik. Annemle babam yıllık izinlerinden bir haftasını koparabildiler patronlarından. Benim de okulum açılacağı için daha fazla sıkıcı olmamalıydı!

Söke'ye gitmeye karar verdik çünkü benim birkaç arkadaşımın da orada olacağını öğrenmiş ve tabi ki onları, Aydın'ın o güzel ilçesine gitmeye ikna etmiştim.

Otelimizi ben ayırttım, Ema'nın söylediği kadarıyla "o kadın", ailesiyle beraber orada çalışıyordu! Bir an önce oraya varmak istiyordum! Ben ha geldik ha geleceğiz derken yol daha da uzuyordu sanki.

Vardık!

Otele giden otobüsü bulup yönlendirdim annemleri. Hemen yerleştik kendi odalarımıza. Çok mütevazı bir yerdi otelimiz. Küçük, sevimli ve samimi... Çakıl taşlarıyla dolu bahçesi, ahşap koltukları ve masaları, çiçek desenli masa örtüleriyle insan kendini sıcacık bir ortamda hisseder orada. Annemle babam dinlenmek istediler, ben de hemen o gözleme yapılan yere inip, gölgedeki ve aynı zamanda kasanın olduğu ahşap kulübeye en yakın olan masaya oturdum. Hani nerede çalışıyorsa, mutlaka görebileyim diye... O kadar heyecanlıydım ki, o sadece fotoğraflarını gördüğüm ve internet üzerinden hayran hayran sohbet ettiğim kadınla, Denizle tanışacaktım! Bacaklarımı sallamadan duramıyordum, ellerim havanın ve heyecanın da etkisiyle iyice sırılsıklam olmuşlardı.

Bekledim...

Annesi olduğunu tahmin ettiğim kilolu, saçı dökülmesin diye bir eşarp bağlamış, şalvarlı bir kadın geldi masama. Siparişimi aldı. Kaşarlı gözleme ve köy ayranı! Özlediğim, bırakamadığım tat.

Hala görememiştim onu...

Kadın siparişimi getirdi. Yemeğimi bitirince, masaya ücretimi bırakıp üstünü beklemeden odama çıkmak için sandalyemden kalktım. Kasaya götürmek istedim fakat kimse yoktu ortalıkta. O kadın da kaybolmuştu ortalıktan. Olur da görürüm diye ağır ağır hareket ettim. Ayakkabımı bağladım, üzerimi düzelttim, telefonuma bakar gibi yaptım. Yok... Kimse yoktu...

"O da kendine tatil mi verdi acaba? Ya da belki de ani bir kararla çalışmayı bıraktı..."

Hayal kırıklığıyla, odama gittim. Üzerimi değiştirip yatağıma uzandım.


Telefonum çaldı. Söke'de olması gereken arkadaşlarım, Kuşadası'na gitmişler. Annemlerin odasına gidip, günübirlik Kuşadası'na gitmeyi teklif ettim. Kabul ettiler. Maceraya arayan kişilikler ne de olsa! Bisiklet kiralayıp, elimize haritalarımızı aldık. Hava karanlık olmasına rağmen, çantalarımızı sırtlanıp yola çıkmak üzere bahçeye indik.

Oradaydı! http://www.youtube.com/watch?v=U6l_5Gb5h9U )
"Nasıl da güzel gözleri varmış..."
Kalbim duracakmış gibi hissettim.
"Ne kadar güzelmiş meğer..." 

Balık etli, hafif göbeği var; siyah saçlarını hemen ensesinden toplamış, alnına ve şakaklarına perçemleri dökülüyordu. Yeşil, bol, salaş bir pantolon giymiş, üzerinde de aynı şekilde dökümlü beyaz bir tişört vardı.

"Kolundaki siyah saat çok yakışmamış mı?"


Duracakmış gibi olan kalbim, bu sefer göğüs kafesimden fırlayacakmış gibiydi. Hemen konuşmak istiyordum. Annemle babama haritayı verdim, yolu çıkarmalarını istedim.

"Tanrım! Dilim uyuşmuş!" 

Yanına gittim.

Annesinin yanında o da dizlerinin üstüne çökmüş, hamur açıyordu.

"Yaşına göre ne kadar genç görünüyor... Hadi Corcina! Kendine gel!"

-Merhaba!

-Buyurun, ne istersiniz? dedi annesi gülen, sevimli bir suratla. Deniz, henüz görmemişti beni. Sesimi de bilmiyordu zaten.
-Ben, aslında hamur açmasını öğrenmek istiyorum ama...

Kafasını kaldırdı.

"Aman Allahım... Yakından gözlerine bakması..."

Kanatlanmış uçuyordum sanki...


Minicik gözleriyle bana baktı bir süre.
Tanıdı!
Göz kırptı.
Her hücremde hissettim o an mutluluğu... heyecanı...
Gülümsedim.
O çakıl taşları, ayaklarımın altında zıplamaya başlamıştı sanki.

-Bir kaşarlı, iki tane patlicanlı gözleme istiyorum.

Ben böyle deyince, annemle babam bana baktılar anlam veremeyerek. Yanlarına gidip, acıktığımı ve onların da yemeye ihtiyaçları olduğunu anlattım. Onlarsa bir an önce yola çıkıp, maceraya atılmak istiyorlardı. Tartışmaya başladık.

Bir süre sonra ben aralarından çekildim, kendi aralarında devam ettiler tartışmaya.
Bu sırada, Deniz'in gözlerine baktım.
Yanıma geldi.
O kadar mutluydum ki...

Annemle babam, tartışmayı bitirmiş, masalarına geçip gözlemenin tadına varıyorlardı.

Daha karanlık bir tarafa geçtik Denizle. Biraz da uzaklaştık bahçeden.
Sarıldım.
Gülerek karşılık verdi.

Ona olan hayranlığımın farkındaydı elbette. Saatlerce susmadan konuşurdum onunla, o da hiçbir zaman kırmayıp cevap verirdi. Her gün günün bir saatinde, aklıma gelirdi. İşten çıkma saati... Her seferinde de çevrim içi olurdu o saatlerde. Olgun, tecrübeli, eğlenceli, sıcacık bir kadındı Deniz.
Her şeyiyle hayrandım... her şeyiyle.

-Sesin ne güzelmiş senin.
Dedi, ruhumu uçurmak üzere olan gülümsemesiyle.
Güldüm.
-Sen de çok güzelsin.
Dedim. Yere bakarak, dişlerini göstermeden hafif bir sesle güldü.
-Beni tanıyabileceğini hiç düşünmemiştim. Konuşmayalı uzun oldu. Benim seni tanımam çok kolay oldu, fotoğraflarına sürekli bakıyorum çünkü. E nasılsın işin nasıl gidiyor?
-Merak etme, ben de seni gördüğüm anda tanıdım Corcina. O sevimli, sürekli gülen suratını nasıl tanımam? Ben iyiyim, yazın tatil amaçlı Söke'ye gelirim biliyorsun. Birkaç yıldır yurt dışındaydım kız arkadaşımla beraber.

"Kız arkadaşın mı?"

-Sana da yazamadım, sürekli oradan oraya taşındık çünkü... Bir de evlilik olayı vardı zaten.

Dedi hızlıca. Sonra devam etti:
-Hani bir salonda çalışmaya başlamıştım ya, şimdi kendi salonum var artık. Hena baş antrenör oldu. Ben de otura otura bu hale geldim.
Dedi karnını göstererek.

"Evlenmiş..."

-Harika olmuş bu. Hiç aklında yoktu kendi salonunu açmak?

-Evet,Hena ısrar etti. Birikim yapmıştım, onunkiyle de birleştirince böyle bir şey yaptık.
-Peki ya sen artık eğitim vermiyor musun?
-Veremiyorum, dizimi sakatladım ve bırakmak zorunda kaldım.
-Çok üzüldüm.



Turkuaz bir denizin üzerinde, martılarla beraber uçuyordum! Rüzgar, içimi serinletiyor; güneşse gözümün içine bakıyordu sanki. Pasparlak! 
Elimi sımsıkı tutmuş birisi... 
Deniz.
Bana bakıyor hala. 
Elimi hiç bırakmıyor.
Gözlerinden birkaç damla akıyor onun da. 
Yere iniyoruz. 
Sarıyor beni. Sımsıkı sarıyor. Uzun bir süre bırakmıyor.


Geri çekildi, gözlerini açtı. O da ağlamış benimle beraber.
Dudaklarına yükseldim.
Karşılık verdi.
Boynumdan sardı beni.
Parmaklarımı, her ayrıntısını ezberlemek istermişçesine yüzünde gezdirdim.
Boynu ısınmıştı.
Çektim kendimi.

Annemle babama baktım. Gözlemelerini bitirmişler, beni bekliyorlardı. Deniz'in orada beklemesini söyleyerek yanlarına gittim. bir yere uğrayıp geleceğimi,bu sırada kar şerbeti yemelerini söyledim. Kar şerbetini duyunca, o sabırsız insanların gözleri parladı birden.

Deniz'in yanına döndüm. Hiçbir şey söylemeden elinden tutup ilerlemeye başladım.
Beni yönlendirdi.
Ağaçlıkların arasına girdik.
Bana döndüğü anda öpmeye başladım.
Onun da beni istediğini biliyordum.
Gözleri öyle söylüyordu çünkü.
Tişörtünü çıkardım. Altında siyah bikinisi vardı.
Göğsünü öpmeye başladım.
Tişörtümü, bikinimle beraber çıkardı.
Bikinisinden memesini çıkardım. Dilimi gezdirdim etrafında.
İnlemeye başladı.
Dudaklarım, memelerindeydi artık.
Sırtımı okşarken, inlemesi çoğaldı.
Yere yatırıp, üstüne çıktım. Bir taraftan memesini öperken, bir taraftan da elimle kasıklarını okşadım.
Sımsıcak, ıslaktı...
Dilimi karnında gezdirdim. Göbek deliğinin etrafında...
Titriyordu.
Başımı tutup kendisine çekti.
Öptü.
Dilini gezdirdi dudaklarımda. Sonra ağzımın içinde. Dillerimiz aynı sıcaklıktaydı artık.
Beni yavaşça yatırıp, üstüme çıktı.
Hiçbir şey göremiyordum. Çok karanlıktı.
Sonra yüzümde bir damla hissettim...
Ağlıyordu.
Kalkıp oturdum yanına.
Gözyaşları durmadan akıyordu artık.
Sarıldım:

-Hadi anlat bana. "Her ne kadar kırılacak olsam da..."
-Corcina, hep sen vardın. Seni ilk konuştuğumuz andan beri aklımdan çıkarmadım. Sürekli internette dolaşıyordum, sana rastlamak için. Sen bana yazdığın anda, her şeyi unutup sadece seninle oluyordum. Her şeyim sen oluyordun. Ama sen çok küçüktün... Çok narindin... Uzaktaydın... Sürekli yanına gelemezdim, işimi bırakıp. Seni de kesinlikle okulundan alıkoyamazdım. Sonra sana yazmayı bıraktım, bu sayede beni unuturdun... Bir süre sonra da seni görmeye dayanamayıp hesabımı kapattım ve o forumda tanıştığım Hena'nın yanına gittim. Sonra anlaştık ve aynı evde yaşamaya başladıktan sonra evlenmeye karar verdik. Sen, yurt dışına gittiğimde bile aklımdaydın. Evlendiğimde bile... Hena benim mutsuz olduğumu görünce, her ne kadar ne olduğunu sorduğunda anlatmasam da, ailemin yanında biraz olsun rahatlayacağımı düşünerek tüm işi halledeceğini söyledi. Ben de buraya geldim. Yaptığım işlerle, uğraşlarla iyileşiyordum. Seni karşımda görünce, afalladım. Görüntülü konuşmalarımızı nasıl unuturum? Sana ümit vermemek için çok uğraştım, sana olan sevgimi belli etmemek için de... Ama sen çoktan bağlanmıştın bana... Ben de hiçbir şekilde veda etmeden, gitmeye karar verdim. Daha az üzüleceğini düşündüm. Seni, hiç ummadığım bir yerde görünce içime katmak istedim seni.... O kadar özlemişim ki...
-Sen hiçbir şey demeden gidince, karanlık bir kulübeye kapatılmış gibi oldum. Sonradan yavaş yavaş geçti ama bana gönderdiğin fotoğraflar her yerde karşıma çıkıyordu... Unutamadım seni. Bulmak için uğraştım ama olmadı bir süre... Bırakmadım yine de. Sonra Ema, seni burada gördüğünü söyledi. Sana sürekli anlattığım ve seni sürekli ona anlattığım Ema... Buraya gelmeliydim. Geldiğimiz anda, bahçeye inip oturdum fakat seni göremeyince, aslında burada olmadığını düşündüm istemeyerek. Tam Kuşadası'na gitmeye karar vermiştik ki, seni orada görünce...

Sesim titriyordu.
Sarıldık.
Sırtüstü uzandık.
Omzuna yattım.
Saçımla oynuyordu.
Kalktım. Gitmek zorunda olduğumu söyledim.
O kocaman kadın, yerinden kalkamadı. Ağlıyordu.
Diz çöküp, sarıldım:

-Sen evlisin artık, mutlu bir hayatın olacak. Hem bak kendi salonun da var. Geçmişi düşünmeyelim artık.
-Sen ne kadar iyi bir insansın Corcina...

Kalktı.
Elimi tuttu:

-Seni bırakmayı, bu akşamın bitmesini, sana olan sevgimin bitmesini hiç istemiyorum.

Bir şey diyemedim.
Ne diyebilirdim ki?
Hayran olduğum o kadını yıllar sonra görmüş, evlendiğini ve beni hiç unutmadığını öğrenmiştim.


Yürümeye devam ettim.
Elini bıraktım. Ayrı ayrı bahçede olmamız gerekiyordu.
Bahçeye varmadan arkamdan koşup sarıldı ve dudaklarımdan öpmeye başladı.

"Deniz... Tutkunu, duygunu, heyecanını hissetmemek imkansız. Ne kadar özlemişim seni görmeyi..."

Kendimi durdurmadım. İçinden ne geliyorsa onu yaptım. Öpüşmesine karşılık verdim.

Sonra beni güçlü kollarıyla kaldırdı, sımsıkı sardı tekrar.


Başını başıma yasladı. Yanağımı okşadı. Bir kez daha sarıp:

-Hadi, git.
-Hoşça kal Deniz...