27 Ağustos 2015 Perşembe

Boş ver sen, haklısın. İyi yapıyorsun. Değmez bana.

Ben anlamıyorum. Madem özlüyorsun, göster de bilelim. Madem istemiyorsun söyle de zorlamayalım.

Duvara konuşuyormuş, boşluğa bi şeyler yolluyormuş gibi hissettiriyorsun adama. Gereksizmiş gibi sanki yaptıklarım. Boş yani. Yapmasam da olur. Kendimi gereksiz yoruyorum.

E madem öyle, ben de bir şey yapmam artık. Sadece sorularına cevap veririm, günaydın iyi geceler yazarım. Ben heteroseksüel ilişkideki erkeğin yaptıklarını yapacak değilim.
Ben de kadınım!
Ben de ilgi istiyorum.
Ben de özveri istiyorum.
Ben de bilmek istiyorum.

Tamam meşgulsün ama dizi izleyip bana cevap yazamayacak kadar mı?
Unutursan da sorun olmaz. Ben nasıl olsa bekliyorum.
Nasıl olsa hep affedicem...
Boş ver beni.

Ben üzülmeye alışığım.
Ben mutsuzluğa alışığım...

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Antidepresan Bırakma Süreci #5

anafranil

İlacı bırakmayı istiyorum,biliyorsun. Memleketteyken tekrar doktora gitmeye karar verdim.  Bu sabah devlet hastanesinde randevum vardı. Öncelikle hastaneden bahsedeceğim.

O NASIL BİR HASTANE ÖYLE?
Nasıl pis, nasıl kalabalık!
Ağır, saygısız.

Kimse kimsenin umurunda değil. Ortada insanlar bağrışıyor, sıcağın da etkisiyle zıplayan sinirler yüzünden. Randevu almaya rağmen giriş yapıp barkod almak gerekiyor ama nasıl güzel ilerlemiyor sıra. Bilgisayarın başında deneyimli olması gerekirken, deneyimsiz ve refleksleri yavaşlamış iki görevli. Barkod alana kadar randevu saati geçiyor zaten. Onu geçtim, doktor içeriden çağırıyor isim isim; insanlar hiçbir şeyi beklemeden, içeride hasta varken bile dalıyorlar odaya. (Bilgisayar ekranı bozuk, isimler yazmıyor; bu yüzden içeriden bağırıyorlar isimlerimizi.) Zaten sıcak, ortalık yapış yapış; en son sinirlendim, ben de sesimi yükselttim. Öyle olunca insanlar geri çekildi hafiften. Bu ne ya! 

Böyle hastanelere gitmek zorunda olanlara gerçekten üzüldüm. Özellikle anneanneme ve onu götüren teyzeme... Param olsun, ilk işim onlara çok daha güzel bir gelir kaynağı sağlamak ve devlet hastanelerinden uzak tutmak. SÖZ VERİYORUM.

Doktora, daha önce kullandığım ilacı ve bırakmaya çalıştığımı söyledim. Hemen dedi ki, sana bırakma ilacı yazayım. Daha lafımın kalanını dinlemeden... O yazarken söyledim yine de, "daha sinirli ve çabuk parlar bir hale geldim". Duydu ya da duymadı, bilemiyorum.

Anafranil 25 mg yazdı. Bu kutu bitince gel, 10 mg'lığından yazacağım sonra da bırakacaksın, dedi. Ankara'da olacağımı söyledim. Tamam o zaman bu kutu bitsin, bırak, dedi. Buyrunuz. Baştan savma değil mi? Tamam belki çok ilerlemiş bir hastalığımız yok ama bizimki de bir sorun neticede, azıcık özen gösterseniz? Sonuçta bende de yüksek derecede anksiyete ve obsesif kompulsif bozukluk var. Boş değil.

Bu akşam başlıyorum ilaca. Bakalım neler olacak.

Ankara'da da Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde tiroit tedavisine başlıyorum. Hashimotodan, tiroit dengesizliğinden, DENGESİZLİĞİMDEN kurtulayım artık! Sistemimdeki her rahatsızlık bundan çıkıyor. Bu da Cymbalta'dan çıktı. 

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Çıkamadım etkisinden...

Nasıl da güzeldi.

Eve gelmiştim. O ise uyuyakalmıştı battaniyesine sarılarak.

Haberi yoktu o gün geleceğimden, sürpriz yapmak istemiştim. Oldu da...

Eve girdim. Her tarafa çamaşır asmıştı. Dışarıda yağmur olduğundan, her şey koltukların üzerindeydi. Sırayla odaları gezdim. Evde olduğundan haberim yoktu. Odama geldiğimde, battaniyeme sımsıkı sarılmış bir vaziyette uyuyor olduğunu gördüm.

Yaklaştım.
Alnından öptüm.
Öptüğüm gibi uyandı, dudaklarıma yapıştı.
Sımsıkı sardı. Uzun bir süre bırakmadı. O kadar ki, nefessiz kalacaktım!

...

Hayvan edineceğimiz için bir sürü insan, sahiplendirmek istedikleri kedi, köpek ve tavşanları bize getirmiş, sırada bekliyorlardı. Hepsine sırayla baktık, hiçbiri aklımıza yatmadı. İzmir'den gelecek olana zaten kanımız kaynadığı için belki de...



Böyle bir rüya gördüm bugün.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Düşündürtmeyin, olmaz.

Bazen dalıyorum; ya bir gün evlenmemi hakikaten ister ve bir de adam bulursa ailem, ne yaparım?

Düşüncesi bile korkunç. İğrenç. Ondan başkasını yanımda hayal edemiyorum.
Ondan başkasıyla gelecek planlayamıyorum. Midem kalkıyor.

Şu aralar çok fazla evlilik lafı geçiyor... Bir de torun isteniyor benden!

Onları üzmek istemiyorum fakat onlar mutlu olacak diye de kendi hayatımdan vazgeçemem ki.
Nerede kaldı benim bireyselliğim?
Nerede kaldı BENİM yaşamım?

En büyük amacı mutlu olmak olan bir insanla konuşuyorsunuz. Dikkat.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Çekilin önümden artık



Şu, minik minik de olsa sağlığımdaki problemler, yoluma hep taş koyuyor. Ne güzel planlarım vardı...

Ona haber vermeden biletimi alacaktım.
Sorduğundaysa yanlış bir tarih verecektim.
Bir akşam, iş çıkışı eve geldiğinde odada beni görecekti ve onu uzun bir süre bırakmamak üzere saracaktım...

Gel gör ki, olmayacak. Çünkü ailemle beraber gideceğim yanına. Sonra da bir sürü doktora görüneceğim tabii.


Olsun.
En azından onu görebileceğim.
Onunla aynı ortamda bulunabileceğim.
Sesini her daim duyup, kokusunu her an hissedebileceğim...



16 Ağustos 2015 Pazar

Biz, olacaktık...


İzmir'e doğup büyüdüğü eve gittim. Bir de odasında kaldım... O zamandan bu yana, durup durup aklıma düşer o 3 gün.



Fotoğraflarına baktım. Günlüğünü okudum. Eski defterlerini karıştırdım.

Ankara'ya döndüğümden bu yana orada geçirdiğim kısa günleri  unutamıyorum. Sanki onu çocukluğundan bu yana tanıyordum. Lise hayatındaki yaşadıklarını, sevgililerini, ailesiyle yaşadıklarını, sınavlarını, arkadaşlarıyla kavgalarını, okul sonrası çıkıp parkta oturmalarını... Ben okurken o da günlüğün devamı gibi yaşadıklarını anlattı. Böyle  böyle, sanki ben de onunla her şeyi yaşamış gibiydim.

Bugün onunla konuşurken, o anlar birden aklıma düştü.
Tekrar yaşadım.
Onu yaşamaya başladım.
Devam ediyorum...


Ha bir de, lise zamanlarında gittiği parkta otururken birden dudaklarıma yapışmıştı! Nasıl da heyecanlanmıştım!
Kalbim yine hızlandı bak.