30 Temmuz 2016 Cumartesi

Canım annem #2

O kadar kocaman bir sinir var ki artık bende. Nedenini çözemiyorum. Her an gelebiliyor o agresiflik atakları. Ve bu ataklara da sinirleniyorum.

Özellikle canım anneme patlamam çok sinirlerimi bozuyor. Yanımda bir tek o olduğu için bir tek ona söyleniyorum. Pazartesi günü, yani doktorun ultrason istediği gün, dolmuşa binip eve geleceğimiz zaman annem başka bir dolmuşa binmeye çalıştı, ben de kızmıştım anne noluyor diye. Aslında biraz da aklına bir şey mi oldu diye korkumdandı bu. Sanırım o da çok dalgındı, yoksa henüz çok erken aklına bir şey olması için. Allah korusun ya! Neyse, neden o dolmuşa yöneldiğini bugün anladım. Hastanenin oradan dolmuşa binecektim ben de, ve yarım saat kadar gelmedi dolmuş. Annemin durdurmayı düşündüğüne bineyim dedim ve nereden geçtiğini düşündüm. Annem de o gün muhtemelen bunu düşünmüştü ama ben anneme kızdım. Ulan vicdanım o kadar rahatsız ki! Çok üzülüyorum ona öyle davrandığım için. Ve her zaman bana karşılık veren insan, o gün moralim bozuk diye hiç sesini çıkarmamıştı.

 

Canım annem!

 

Ay ağlicam. Benim psikolojim çok bozuk amk.
Annemi de ikna ettim. Psikiyatra tekrar gidiyorum.

26 Temmuz 2016 Salı

Sınandım yine

Korkunç bir dönemden geçtim yine.

 

Önce büyük bir kavga ve uzaklaşma. Sonra hastalık korkusu.

Onunla o büyük kavgayı yapmak hiç güzel değildi. Biliyorsun kalbim sıkıntılı, çirkin çirkin ağrılar, batmalar, sızlamalar, koluma yayılmalar falan. Stres iyi değil bana belli. Ama stresten kaçamıyorum maalesef. Konuşmadık bir süre. Zaten ben Fethiye'deyken de konuşmamıştık bir süre, saçma bir şeyden kavga edip. Buradaki kavga çirkindi. Çok çirkindi. Çok sinirliydim. Sonra kendisine yazdım. Her cevap verişinde sanki üzerimdeki tuğlalar birer birer kalktı.

Ne zamandan beri diyordum boynumun sağ tarafında bir şey hissediyorum diye, hatırlarsın. Geçen günlerde Fethiye'deyken, boynumun sağ tarafındaki o beni rahatsız eden şeyi buldum. (Yani beni Ekim 2015'ten bu yana boynumda hissettiğim o zıkkımın bu şişlik olduğunu düşündüm.) Hakikaten bir şişlik vardı orada, bir topak. Memlekete geldim ve direkt sağlık ocağına gittim. İlk sağlık ocağına gittim, çünkü kötü bir şeyse o yönlendirirdi. Direkt hastaneye gitsem, belki de hiçbir şeye para ödeyecektim. Üç farklı doktora gittim, üçü de boğazımı muayene etti ama bulamadı, dedim. Doktor değiştirmemi söyledi. Hemen yolda özel hastaneden randevu aldım, şans bu ki çok kalabalık olan bu doktor, o gün boştu. Uzun uzun muayene etti, "evet var burada" dedi. Ultrasona yönlendirdi. Ultrasona da bugüne randevu alabildim ancak.

O ultrasona girene kadar ne çektim ben. Ne düşünceler geçti aklımdan. Bir buçuk gün geçmek bilmedi. Bir hafta geçti sanki! En çok da Koala'mı göremeyecek olmak. Doktor, iyi görünmediğini, lenf bezlerinde bir şey olabileceğini söyleyince ben de dedim ki işte bitti. Zaten panik bir insanım antidepresanı bıraktığımdan beri! Ben panik, annem babam panik, Koala panik. En çok da Koalamı üzdüm gereksiz yere sanırım. "Merak etme," dedi, "kötü bir şey olmayacak, en hayırlısı olacak. Hatta bak 'şu' çıkacak".  Ben durur mu? Ağlamalar ama ağlamamaya çalışmalar. Babam da araştırma yapmış, "Kızım korkma, tedavisi en kolay olan bu" dedi ama onlar da panik belli.

Bugün 15.30'da girdim ultrasona. Ne terler döktüm. Doktor "ne kadar streslisin," dedi, yerimde duramıyordum çünkü. En son da derin nefesler alıp verince ve titrek sesle konuşunca "şimdi daha çok anladım stresini, korkma bir şey yok,sadece bezelerin var, onlar olur. Tiroidinde de iltihaplanma var dedi, tiroit nodülü bir görünüp bir kayboluyor hashimoto yüzünden sanırım." dedi. Çıkınca anneme dedim ki "Stresliyim diye böyle diyor". Benim beyin gitmiş anam. Doktora çıktım. Eski kan tahlillerimi de getirmemi istemişti. Ben sıramı beklerken annem kağıtta yazan lenf nodülü yazısına bakıp duruyordu. O da meraklandı sanırım. Doktorun yanına girince, bana anlatmaya başladı. Ben idrak edemedim bir süre. Korkulacak hiçbir şey yok diyormuş işin özü. Lenf bezlerim şişmiş, bu iyi bir şey değilmiş uzun süreli şiş olunca fakat mayıs tarihli kan tahlillerimde bir bulgu bir ipucu görememiş. Benim, sürekli olarak boğaz ve kulak enfeksiyonu geçirdiğimi cümle alem bilir. Bir de 2 yıldır dişle mücadele ediyorum. Dişçi temizliyor, dolgu yapıyor ama meğersem çürüğü tam temizlememiş oluyor, sonra yine çürük. Tam da o dolgunun altı kısmında bu şişlik. Belki de ondan. Edolar 600 mg verdi. Günde bir kez almamı söyledi. Rahatlatacakmış o beni.

Ama ben yine tatmin olmadım. Neden? Çünkü doktorun baktığı o tahliller Mayıs ayına ait. Ya bu şişlik mayıstan sonra ortaya çıktıysa ve o kan tahlillerinde görünmemişse? Anksiyete bu demek sanırım. Psikiyatra tekrar gitmeye karar verdim. Antidepresanı bırakmam tam bir başarısızlık olmuş!

 

Koalama da teşekkür ederim. Her güzel olan şey, onun iyi düşünceleri sayesinde. Onun şansı çok yüksek. Evrene o kadar güçlü mesajlar verebiliyor ki! Ne isterse, içinden ne geçirirse oluyor. O, kötü bir şey olmayacak dedi, olmadı. Kalbini seveyim senin harika insan!  İyi ki varsın, iyi ki yanımdasın, iyi ki düşüncelerin benimle!

 

healesville20sanctuary20-20koalas20hazel20and20emily20-20copy

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Seven kişi saygıyı hak ediyor.

Eğer kıskanmak sevmemekse, evet sevmedim.
Eğer seni, ailem dahil her şeyin önüne koymak sevmemekse, evet sevmedim.
Her kötü lafının beni uçuruma doğru tekmelemesi seni sevmemekse, evet sevmedim.

Kimin daha az sevdiğini, sen dahil cümle alem biliyor zaten. Bir ilişkide birisi her zaman daha çok sever çünkü.

Eskiye dönmek istememin sebebi ne biliyor musun?
Eskiden beni sevdiğini hissediyordum. Hissettiriyordun. Yeniden kanatlandığımı sanmıştım, çok acı. Ne zaman ki sevgim,seninkinin üstüne çıktı, işte o zaman sen daha az sevmeye başladın. Ben öyle hissettim, sen de öyle söyledin. Zaten aşk yok artık aramızda. Sadece saygı vardı, o da bitti artık.

Ha bir de, yapılanı unutmamak kindarlık değil; yapılanı unutmak aptallık ve dengesizliktir. Birisine sövüp saydırmışsan ve ertesi güne ona "bebeğim, canım" diyorsan bu da kindar olmamak değil, düpedüz yalancılıktır. Bunu da yaz bir yere. Aşk gözünü kör etmesin. Hoş,ne tavsiyeme ihtiyacın vardır, ne de yazdığım bir şeyi okumaya.

Keşke daha önce siktir olup gitseydim.
Sevmeyeceğim bir daha. Bitti artık. Güven de bitti tamamen. Bundan sonra kime güvendiğimi söylüyorsam bu yalandır, biline.
Beni seveniyse el üstünde tutup ona sultanlar gibi davranacağım, saygımı asla eksik etmeyeceğim. Seven kişi saygıyı hak ediyor çünkü.



Güven vermeyi, nasıl sevmek gerektiğini, saygının ne olduğunu bilmeyen insanlarla karşılaştım hep. Siz karşılaşmazsınız umarım.
İsterim ki, kalbiniz nasılsa öyle insanlarla birlikte olun. Bana denk gelmedi öylesi...

15 Temmuz 2016 Cuma

Bir insan, kalbini verdiği kişinin kendisine söylediği kötü sözleri nasıl unutabilir?

Seninle olmak istiyorum ama seninle mutlu değilim. Olamıyorum. Beni mutlu ettiğin kadar mutsuz da ediyorsun. Beklentilerim hep eksik kalıyor. Sana güvenmek istiyorum, hem de çok ama olmuyor. En ufak bir kötü sözün, o zamana kadar zorla verdiğim güveni anında götürüyor! Sonra her şey baştan başlıyor. Baştan güvenmeye çalışıyorum. Ve düşündüğüm şunlar oluyor:

Beni sevmiyor, seviyormuş gibi yapıyor çünkü Ankara'da kimsesi yok,çünkü bana muhtaç kaldı ne yazık ki.

Kafasındaki düşüncelerin hiçbirinde ben yokum. Ben onunla konuşmadığım zaman daha mutlu, çünkü onu dırdırlarımla rahatsız etmiyorum. Beni özlemiyor. Ne zaman gitmek istesem yapışıyor ve bana güzel sözler söylüyor, ben de kanıyorum. Gitmekten de vazgeçiyorum bu yüzden. Çünkü gidersem ya evde gerginlik olacak ya da evden çıkma derdi olacak. Birisini bulsa beni anında tekmeleyecek, çünkü zaten daha önce de yaptığı bir şey. Beni de bu sırada oyalıyor işte.

Aklımdan tek geçenler bunlar! Mutluluğu düşünemiyorum, çünkü benimle planladığı bir gelecek yok. Varsa bile benim haberim yok. Dışarı çıkmıyoruz, sinemaya gitmiyoruz, içmeye gitmiyoruz, her etkinliğimizi evde yapmak istiyor iş bana gelince, ama arkadaşlarıyla dışarıya çıkmayı gönülden istiyor. Tamam belki yorgun ve nazı bana geçiyor vs ama benim hoşuma gitmiyor.

Bana "mutlu olmayı istersen gerçekten mutlu olabiliriz" diyor. Benim hayattaki en büyük amacım mutlu olmak ve bunu bilmeyen yok! Melankoliyi, tartışmayı sevecek EN SON İNSANIM. Ama ona göre ben bu ikisine aşığım ve mutlu olmayı istemiyorum. Bu üzüyor bir. Bana samimiyetsizsin diyor iki. Kötü kalplisin dedi üç. Yalancısın dedi dört. Kincisin dedi beş. Ben bunlardan nefret ediyorum! Nasıl bunlara sahip olabilirim?! Bu şeylerden uzak durmaya da özen gösterirken nasıl böyle olabiliyorum?

O kadar ki, sanki beni bilerek ve isteyerek kırmak istiyor. Öylesine gıcık. Ben tüm bunları yaşarken ve içime atmaya çalışırken nasıl mutlu olabilirim? Bu söylenenleri unutmayı istemiyor muyum sanıyor? Hiç yaşamamış olmayı dilemediğimi sanıyor? Bunları nasıl unutabilirim?

Bir insan, kalbini verdiği kişinin kendisine söylediği kötü sözleri nasıl unutabilir?
Aşk da unutturmuyor maalesef.

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Bu, ne sevgidir ne de ilişki.

Uyuduğunu söylemez, uyandığında aklına en son gelen sevgilisidir.

Bir şey anlatmaz, anlattırmaz.

Sevmediğine "yalancı" der, karşıdaki de kendisine davranıldığı gibi davranır. Öyle olunca karşıdakini suçlar, kendisi bir şey yapmamıştır ona göre.

Sevgilisine yalancı, samimiyetsiz, kötü kalpli der ve bunu hissederek söyler. Kendisine bakmaz çünkü o tertemizdir.

Yakınlaşamayacağı fakat ortam yapabileceği insanları yakın çevresine almaya çalışır, sonra onlar fos çıkınca yalnız olduğunu düşünür.

Sevgilisi yazsa cevap veremez çünkü ailesinden çekinir, eski sevgilisi yazsa buluşmaya bile gider.

Tatil yapmak, sevgilisiyle daha az ilgilenmesini gerektirir.

Sevgilisiyle tatil yapmak ister, orta yolu bulamaz ve boşlar her şeyi. Sonra da o üzülmesin diye "önemli olan seninle birlikte olmak, bu yüzden neresi olursa kabulüm" der ve işin içinden sıyrılır.

Başkasına sinirlenip sevgilisine bağırır, telefonu yüzüne kapatır.

Sevgilisine "sen anlamıyorsun, kafan almıyor, düşünme yetin yok, düşünebilsen keşke" der.

Aldatanı el üstünde tutar, seveni sikine takmaz. Ama bunu kendisinden başkası böyle yaparsa yargılar.

Kendisine it gibi davranana aşık olur, onu sevene "önemli olan birbirimize duyduğumuz saygı, aşk mutlaka biter" der.

Tüm bunlara rağmen üste çıkar, kendisi haklıdır çünkü.

Bir de sevgilisi her boka inanan bi saftirikse keyfine diyecek yoktur, çünkü kandırması kolaydır.

1 Temmuz 2016 Cuma

Umarım ki hayatta hep iyi insanlarla karşılaşın

Eski evden, ben ve Özge'm taşındık. Diğer arkadaşım orada kaldı, yeni ev arkadaşları olacak. 12 Haziran'da taşındık ama sınavlardı, temizlikti, bir sürü doğum günü etkinliğiydi derken kalan birkaç eşyamı alamamıştım. Bugün gittim, iki sehpa ve iki perde getirecektim. O kadar ağırdı ki toplamı! Tek başımayım ve hava sıcak! Sırtımda ya da sürükleye sürükleye yolu yarıladım derken bi ara düşürür gibi oldum sehpaları çünkü üst üste koymuştum. Bi taksici geldi düşmemesi için yardım etti. Tam o sırada da yokuşa gelmiştim ve dermanım kalmamıştı artık! Bir adım atıp 5 dakika dinlenirken o taksici geldi. "Gel gel, gideceğin yere kadar bırakayım, senin de duanı almış olurum, bazılarının paraya bazılarının duaya ihtiyacı vardır."  dedi. Orta yaşlı, kısa boylu, beyaz saçlı bir insan. Bıraktı beni kapıma kadar, sağ olsun. O sırada da bir komşu gördü beni yukarıdan, kapıyı açtı. 
Sonra,  geç de olsa o taksiciyi karşıma çıkardığı için Tanrı'ya şükrettim. Taksiciye de bir sürü dua ettim. Ağlamaklı olduğum için kendisine pek bir şey diyemedim çünkü sesim çıkmadı, boğazım düğümlendi yine (son sınavımı verdiğimde olan şey). Dilerim ki böyle insanlarla hep karşılaşın. 




Olan, yaşanan bunca kötülüğe rağmen, dünyada hala iyilik var. 

Şükürler olsun, iyi ki iyi insanlar var. İyi ki merhamet var.

O kadar zorlanmışım ki kollarım ve bacaklarım hala titriyor.