Artık ilaçsız uyuyamıyorum.
Dün, alkol aldığım için ilacı almayayım dediğim bir geceydi. Alkol uyutur sandım. Uyutmadı... Yine dönüp durdum koca yatakta. Düşüncelere daldım sonra.
Yaşamış olduğum çirkinlikler.
Beni bu uykusuzluğa sürüklemiş olan çirkinlikler...
Sonra birden ağlamaya başladım.
Kalbimin her yerini dolduran kişinin yanındayken sessizce ağlayıp yastığımı sırılsıklam yaptığımı hatırlıyorum. Bazen de hıçkırarak ağlardım; anlamasın diye uykuya daldığını anladığım anda kalkardım yanından, salonda hıçkırırdım içime doğru. Geri döndüğümde ise, tuvalete gittiğimi sansın diye sifonu çekip yatağa geçerdim. Bunları hiç söylemedim. Niye söyleyeyim? Zaten yeterince problem çıkarıyordum hayatımızda.
Sanki beni hissetmemek için yatağın en uzağına kıvrılırdı. Yakınlaşmazdım ben de. Ben de iğrenmiştim kendimden. Yakınlaşmak istemedim. İstenmediğimi bile bile uyumaya çalıştım uzun bir süre. Ezilmiş, büzülmüş ve kırış buruştum. Küçücük kalmıştım. Sesimi duyuramıyordum, anlatamıyordum hislerimi, nasıl sevdiğimi. Düşünsene, iğrendiğin birinin yanında yatıyorsun ve olay çıkmasın, dırdır edilmesin, kafa dinleyelim diye ses etmiyorsun. Büyük sabır. Helal olsun. Hiç kolay değil. Bunu da anlayabiliyorum.
Uyuyamadığım her gece, bana yaşatılan bu iğrenç duyguyu hissediyorum. Hoş, kiminle kalbimi doldurduysam bu çirkin hissi yaşattı bana. Bilmiyorum, belki de o kadar kötü bir insanım ki bunu hak ediyorum.
Belki de sevilmeyi hak etmiyorum... Ya çirkinim, ya beyinsizim, ya karaktersizim, ya da hepsiyim. Sevmemekte haklısınız, kim hayatında böyle birini ister ki?
Hatırlıyorum da, karşısında çırılçıplak olsam dahi bakmazdı suratıma. Beğenmiyordu belki de.
Bırakmıyordu, tutmuyordu da. O kadar seviyordum ki, kendi isteğimi yapamayacak kadar acizdim. Sadece ağzının içine bakıyordum. O kadar sevmiştim ki, kendimi yaşamayı unutmuştum. Kendimi unutmuştum. Aşkım bitti dediğinde ben de gitmeliydim bir başka yola. Ama yok, sülük gibi yapıştım. Heyecanının bitmesini bekledim. Sonra gözlerinin sönüşünü izlemek istedim. Kendimi o kadar sevmemişim ki o zamanlar, daha ne kadar ezilebilirim görmek istedim sanırım.
Mesela rüyamda hiç güzel bir şey görmedim. Ya beni aldatırdı, ya bensiz bir yere giderdi, ya yanımdayken eski sevgilisiyle konuşurdu beni tanımıyor gibi yaparak. Ben de sadece kavga ederdim. Hep sinirliydim. Belki de güzel rüyalarım varmıştır, ama hatırlayamıyorum hiç.
İyi bir şey hatırlayamıyorum. Sadece hem kendime yaptığım hem de bana yapılan eziyeti anımsıyorum. Düşünsene, her hücrende hissettiğin bir sevgiyi artık hatırlayamıyorsun. Nasıldı? Napıyorduk? Nasıl ediyorduk? Neydi bu iyi şeyler, güzellikler? Kötü hatırlamak istemiyorum artık lütfen; ama o kadar çok biriktirmişim ki, bunun için de iyi şeyleri çıkarıp kötülerine yer açmışım.
Bu haksızlık değil mi? Nasıl sadece severken, bir süre sonra sadece sevilmediğini hatırlıyorsun?
Unutmadığım tek bir şey var, onu da her fırsatta herkese söylerdim zaten: İlk gördüğüm anda bana parlayan gözler. Hayatımda ilk kez yaşamıştım böyle bir şeyi, belki de bu yüzden aklımda kaldı.
Gözler parlar mı ya?
Işıl ışıl olurmuş hem de.
Bunu öğrendim; sadece, bunun iyi bir şey olduğuna inanmıyorum artık.
Kırmızı aynanın yanında oturmuşken bana aşkının bittiğini söylediği anda kalkıp gitmeliydim.
Görüyor musun? Kötü bir anı. Bir saniye önce yaşanmış gibi aklımda.
Aklımdan çıkmayan bir cümle daha var doğrudan bana söylenmemiş olan: "Biliyorum, sen Kıvırcıksız dışarı çıkmazsın, o da gelsin hep."
Kıvırcıksız dışarı çıkmamak... Aşk ve heyecan bitene kadardı bu. Sonrasında doğru düzgün, kavga etmeden, istendiğimi bilerek çıktım mı hatırlamıyorum... Kızma sevgili okur, hatırlamıyorum işte. Dedim ya, sadece nasıl üzüldüğümü hatırlıyorum.
Velhasıl, ilaç almadığım ve dolayısıyla uykusuz kaldığım nadir gecelerde aklıma bunlar geliyor. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum ve sol göğsümün arkasında sızı hissediyorum. Kalp gerçekten acıyormuş.
İlaçsız nasıl geçecek bilmiyorum. Hiç geçecek mi onu da bilmiyorum.
Ne yaptım da bu kadar kırılmayı hak ettim ben?
Dışarıya sadece gülüyorum diye negatif hiçbir şeyi kafama takmıyorum sanıyorlar, beni lakayt görüyorlar, yavşak diye düşünüyorlar. Ben kendimi böyle kapatıyorum, napayım. Birazcık olsun çekilebilir bir insan gibi görünmek istiyorum. Acımı kendi başıma yaşarım, başkasını da üzmeye ya da sıkmaya ne gerek var?