Psikolojimin iyileşmesini bırak, iyice saçmaladı sayın okur! Elimi daha çok yıkamaya, mikroplardan daha çok korkmaya, bir yaptığımı en az iki kez kontrol etmeye tekrar başladım. Kendi kendime sürekli konuşuyorum zaten. Hastalık konusunu durmadan düşünmeye başlayınca psikiyatra gitmem gerektiğine karar verdim, çünkü dertlerimden etrafımdaki insanlar bile bıktı. Düşündüğümün yanlış olduğunu, saçmaladığımı bilmeme rağmen kendimi telkin edemedim. Arkadaşlarıma ve aileme de anlatmaktan korkmaya başladım, çünkü artık aynı şeyleri duymaktan onlar da yıldı. E ben de aynı şeyleri durmadan anlatmaktan yılmıştım.
Dertlerimi anlatınca ileri derecede anksiyete teşhisi konuldu. Cymbalta dışında bir ilaç vermesini rica ettim doktordan. Nedenini sordu. Tiroitlerimi bozduğunu söyledim, fakat öyle bir yan etkisi yokmuş, genetik olduğunu söyledi. Ama biliyorum Cymbalta'dan sonra ortaya çıktı tiroit rahatsızlığı. Tamam halamlarda da var ama onlarınki daha yeni çıktı sayılır. Bense 23 yaşındaydım! Doktora karşı çıkacaktım, sonra üzerinde durmamaya çalıştım. Yine de başka bir ilaç istedim. Prozac şurup verdi. Hem enerji de verirmiş, çok uyumamı da engellermiş. Bir şişe bitince de 20 mg kapsüle geçirdi.
8 Kasım'dan bu yana Prozac kullanıyorum. Pek bir etkisini göremedim; sadece enerjim yerine geldi ve kolay uyanabiliyorum artık. Yan etkisini de göremedim. Kontrole gittiğimde bunları söyledim, yan etkisinin olmaması iyiymiş, normal etkisi de zamanla başlarmış. Dişlerimi çok sıktığımı belirtince diş kaybının olmaması için bir de Buspon verdi. 22 Kasım'dan bu yana da Buspon kullanıyorum. İçtiğim ilk gün inanılmaz bir baş dönmesi ve mide bulantısı yaşadım. Arkadaşımdaydım, eve gelene kadar kusmamak ve düşmemek için inanılmaz ter dökmüşüm. Saç diplerim, spordan çıkmışım gibiydi. 3 gün boyunca baş dönmesi ve mide bulantısı devam etti. Şimdi de dişlerimi sıkmam yetmiyormuş gibi bir de uyurken gıcırdatmaya başladım. Dişlerimin birbirine sürtme sesine uyanır oldum.
Hala kendimle konuşuyorum ve hala hastalık düşünüyorum fakat artık dikkatimi dağıtabiliyorum sanırım. Ne zaman bir hayvan görsem tüm sıkıntım geçiyor o anda, ya da artık birisiyle konuşurken başka bir şey düşünmüyorum. Önceleri, insanların söylediklerine kafamı veremezdim, çünkü aklıma taktığım şeyin sonucunu almadan aklımdan atamıyordum. Hala atamıyorum ara ara ama azaldı diyorum ya. Doktor, araştırma yapmanın anksiyeteyi büyük ölçüde azalttığını fakat yanlış bilginin daha da arttırdığını söyledi. Bu yüzden artık internetten hastalık konusunda daha az araştırma yapıyorum.
30 Kasım 2016 Çarşamba
Delirecek gibi hissediyorum
Kendi kendime o kadar çok konuşuyorum ki! İçimden ama. Dışarıya ses çıkmıyor. Beynimin içinde iki kişiyiz sanki. Her seferinde de konuşma şöyle başlıyor: "Şimdi şöyle, ne olmuştu?...". Bazen saatleri alıyor bu konuşmanın bitmesi, bazen de dakikalar içinde bitiyor. Genelde uzun sürüyor ama son zamanlarda aklım başka tarafa kaymaya başladı ve konuşmalarım yarıda kesiliyor.
Uyumaya Korkuyorum diye bir yazı yazmıştım ya hani, o yüksek ses 17 Kasım'da tekrar oldu. Bu sefer farklıydı ama yine yüksekti sesi. "Çıt çıt çıt PAT" etti. Çıt sesi ocağın kendi çakmağının sesi gibiydi. Korkup doktora gittim ertesi gün. MR, EEG ve kan tahlili istedi. 22 Kasım gecesi MR'a gittim ta Demetevler'e, hem de gecenin 1'i! Dün çıktı sonuç. Kendi doktorum yokmuş, başka bir doktora MR sonucunu gösterebildim fakat EEG ve kan tahlili kendi doktorumun bilgisayarında olurmuş. Randevu aldım 2 Aralık'a.
Bu zamana kadar ben sakin kalmadım tabii ki. Düşünüp durdum! "Ya şöyle olursa, ya böyle olursa, naparım, şöyle yaparım..." Düşünmekten delireceğim diye çok korkuyorum. MR sonucunu gösterdim ya, eve gelip dosyaya koyarken durup "Ulan ya sonuçları karıştırmışlarsa? Çünkü başım ağrıyor, dönüyor, ses duyuyorum, kulağımda uğultu var, dengemi kaybediyorum." diye düşünmeye başladım dün. Saçmalıyorum sayın okur!
Bu sabah da gözüm kapalıyken gözümde bi' flaş patladı. MR sonuçlarını karıştırmış olacakları tekrar aklıma düştü. Bin bir güçlükle kendimi ikna etmiştim halbuki. Telefona bir bildirim gelmiş olabileceği ve ekranın aydınlanması ve ardından da kararması sonucu böyle hissetmiş olabileceğimi kendime söyleyip durdum.
Aklımı kaybetmekten çok korkuyorum. Bu yüzden psikiyatra tekrar gittim ben sayın okur.
Evet, başaramadım.
Uyumaya Korkuyorum diye bir yazı yazmıştım ya hani, o yüksek ses 17 Kasım'da tekrar oldu. Bu sefer farklıydı ama yine yüksekti sesi. "Çıt çıt çıt PAT" etti. Çıt sesi ocağın kendi çakmağının sesi gibiydi. Korkup doktora gittim ertesi gün. MR, EEG ve kan tahlili istedi. 22 Kasım gecesi MR'a gittim ta Demetevler'e, hem de gecenin 1'i! Dün çıktı sonuç. Kendi doktorum yokmuş, başka bir doktora MR sonucunu gösterebildim fakat EEG ve kan tahlili kendi doktorumun bilgisayarında olurmuş. Randevu aldım 2 Aralık'a.
Bu zamana kadar ben sakin kalmadım tabii ki. Düşünüp durdum! "Ya şöyle olursa, ya böyle olursa, naparım, şöyle yaparım..." Düşünmekten delireceğim diye çok korkuyorum. MR sonucunu gösterdim ya, eve gelip dosyaya koyarken durup "Ulan ya sonuçları karıştırmışlarsa? Çünkü başım ağrıyor, dönüyor, ses duyuyorum, kulağımda uğultu var, dengemi kaybediyorum." diye düşünmeye başladım dün. Saçmalıyorum sayın okur!
Bu sabah da gözüm kapalıyken gözümde bi' flaş patladı. MR sonuçlarını karıştırmış olacakları tekrar aklıma düştü. Bin bir güçlükle kendimi ikna etmiştim halbuki. Telefona bir bildirim gelmiş olabileceği ve ekranın aydınlanması ve ardından da kararması sonucu böyle hissetmiş olabileceğimi kendime söyleyip durdum.
Aklımı kaybetmekten çok korkuyorum. Bu yüzden psikiyatra tekrar gittim ben sayın okur.
Evet, başaramadım.
10 Kasım 2016 Perşembe
10 Kasım 2014
2014 yılının Kasım ayı. Kar vardı o zaman. Sonbahar değil, kış gibiydi yani. Baharda aşık olur insan derler hani. Kim çıkardı bu saçmalığı? Sweet November mı? Neyse. Kasımda aşk başka mıdır bilmem ama ben Kasım'da aşık oldum.
Kışımı ısıtmış, gecemi parlatmıştı. Ne kadar da şanslıydım...
🌞 🌟 🍀
9 Kasım 2016 Çarşamba
4-İkinci üniversiteyi bitir. 5-Birinci üniversiteni de bitir. (Ve Hatta 23- 1 ay derslerini günü gününe tekrar et.)
Bu iki seçeneği bir yazıda birleştirdim, çünkü aynı yıl fakat farklı dönemlerde bittiler. (Üçüncü madde de bu ikisine birleşik.)
Ankara Üniversitesi'ni bitirmek için canımı çıkardım koydum. Sevgili kişisi de çok yardım etti, Allah razı olsun. O tarihten not çıkardı, ben onlara çalıştım. Edebiyatı ve çeviriyi de zaten yapabiliyordum. Sürekli çalıştım ama! Tekrar yaptım, ödev yaptım, temize not geçirdim. Yani sınava girmeden önce 3 defa yazarak tekrar etmiş oldum notlarımı. Bütün dersleri geçtim, bir tek tarih kaldı. Harika yazdığıma eminim, ama kadın geçirmemeye meraklıydı. Akıllı saatimi bile kullandım sınavda! Ne fayda? En sonunda gittim konuştum hocayla. Ağlamaklıydım, çünkü okulun bitmesini istiyordum artık. O da gördü kırılganlığımı, "tamam" dedi ve geçebileceğim notu verdi ve ben bir ağlamaya başlamışım! Tüm kat yankılandı. Sonra bana sarıldı kadın. Ağlamaktan teşekkür edemedim. Ama bitti. Eve geldiğimde hala şok içerisindeydim. "Ulan bitti!" diye durmadan ağladım. Anneme söylerken ağladım, arkadaşlarıma söylerken ağladım vs vs. Sonuçta yeterli bir ortalamayla bitirdim okulu. Diplomamı hala almadım,almaya da niyetim yok gibi. Ne boka yarayacaksa. Okul temmuzda bitmişti.
ODTÜ'yü de 4. kez girdiğim sınavın sonunda bitirmiş oldum. Tek bir dersim kalmıştı ve 3 kez sınavına girip geçememiştim. Ders Unix. Hiç aşikar olmadığım için anlamakta güçlük çektim sanırım. 4. kez sınava girmek için başvuru yaptım ve tüm yaz süren ders çalışmalarımın sonunda onu da geçtim! Demek ki çalışmak lazımmış. Zeka bir yere kadar. Hemen diplomamı talep ettim tabii. Çünkü işe yarayacak bu.
Buradan da anlıyoruz ki, 1 ay günü gününe değil, 1 yıl günü gününe çalışmışım.
8 Kasım 2016 Salı
Canım Annem #3
Annem bir fotoğrafımızı paylaşmış, altına da "Derdi derdim, sevinci sevincim..." yazmış.
Sevincim senin olsun annem de, derdim senin olmasın. Çok derdim var benim. Salak salak bir sürü dert. Senin olmasın onlar, kıyamam sana. Bende kalsın dert; sevgi senin olsun, hatta hepsini al annem. Sen dertlenme, hatta senin derdini de ben alayım.
Bu kadar düşkün değildim ben anneme. Hala da öyle değilim sanıyorum ama zaman geçtikte ona daha da yaklaşıyorum sanırım. Özlüyor muyum bilmiyorum. Onun tavırları da beni böyle yapmış olabilir. Sekiz yıl öncesine kadar annemden uzak kalmamıştım hiç. Bir hafta bile. Bu yüzden özlemiyorduk birbirimizi herhalde. Şimdilerde benim fotoğrafımı paylaşıp üzerine güzel güzel şeyler yazıyor. Sevildiğimi görüyorum ya, kalbime kelebekler doluyor; bak mideme değil, kalbime.
Annem ve babamla birbirimize "sevi seviyorum" demedik biz hiç. Son iki yıldır söylemeye başladık bunu, hem de sürekli. Ya özlediğimizden, ya da uzakta olsak da artık daha yakınız birbirimize, ondan.
5 Kasım 2016 Cumartesi
Ne zaman anlarsınız?
Yanında üşümeye başladığınız an.
Gözyaşlarınızın onun canını acıtmadığını anladığınız ilk an.
Onu sevindiren, üzen, hayatında önemli yeri olan haberleri başkalarına atlattığını duyduğunuz ilk an.
Aynı dili konuşup derdinizi anlatamadığınız; derdini anlatmadığı an.
Kırılır mı diye düşünmeden, aklından geçen saygısızlığı yaptığı ilk gün.
Umursanmadığınız için umursamadığınız an.
Kaybetmekten korkmadığını anladığınız an.
Hayaller kurmayı bıraktığını değil, hiç kurmadığını anladığınız an.
Geçirdiğiniz zamanın takvimleri devirmekten başka bir şey olmadığını anladığınız an.
Bir şeyleri devamlı ertelediğinizi anladığınız an.
Umudunuzu yitirdiğinizi anladığınız an.
Ne göz göze gelince ne de tenler birleşince kalbin hızlı attığını görmediğiniz an.
Doya doya konuştuğunuz, güldüğünüz insana bakınca artık sadece sorunları gördüğünüz an.
Onunla geçen anılarınıza, karşınızdaki insandan daha çok aşık olduğunuzu hissettiğiniz an...
Gözyaşlarınızın onun canını acıtmadığını anladığınız ilk an.
Onu sevindiren, üzen, hayatında önemli yeri olan haberleri başkalarına atlattığını duyduğunuz ilk an.
Aynı dili konuşup derdinizi anlatamadığınız; derdini anlatmadığı an.
Kırılır mı diye düşünmeden, aklından geçen saygısızlığı yaptığı ilk gün.
Umursanmadığınız için umursamadığınız an.
Kaybetmekten korkmadığını anladığınız an.
Hayaller kurmayı bıraktığını değil, hiç kurmadığını anladığınız an.
Geçirdiğiniz zamanın takvimleri devirmekten başka bir şey olmadığını anladığınız an.
Bir şeyleri devamlı ertelediğinizi anladığınız an.
Umudunuzu yitirdiğinizi anladığınız an.
Ne göz göze gelince ne de tenler birleşince kalbin hızlı attığını görmediğiniz an.
Doya doya konuştuğunuz, güldüğünüz insana bakınca artık sadece sorunları gördüğünüz an.
Onunla geçen anılarınıza, karşınızdaki insandan daha çok aşık olduğunuzu hissettiğiniz an...
1 Kasım 2016 Salı
Partnerle olan libido farklılığı
Bir makale görüm partnerle olan seks isteği uyuşmazlığı üzerine. Paylaşmak istiyorum.
There must be lots of things you do when you are in a relationship that you don't like doing or don't feel in the mood for. Are you in the mood to cook tonight, do the dishes, listen to your partner complaining about his or her work, probably not, but you do it because it's part of being a loving couple. So maybe trying a bit harder to get in the mood to have sex more often may improve your relationship.
BU KISMA BA-YIL-DIM!
Tamamı: http://www.smh.com.au/lifestyle/life/family-relationships-and-sex/what-to-do-when-you-and-your-partner-have-mismatched-libidos-20160322-gnofyr.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)