Seni kıskanırım dedim.
Sen kimle konuşsan beynime bıçak yedim: Sana dedim, sevme! Sana dedim alma kalbine. Yıllarca almamışsın, şimdi niye alıyorsun?!
Dağıt aklını. Uzun vadede alışırsın. Gönlün geniş olur, biri acıtsa ötekine sorarsın: Sen de mi acıtacaksın?
Sonra diğerine sorarsın: Yapmazsın değil mi? Sen okşarsın bu buruşuk kalbi…
Cevap vermezsin; kalbime kitlerim, giderim konarım bir başka dala.
Ters konuşursun, kitli kalbimin duvarına çarpar; korurum en değerlimi dedim.
Yok.
Koruyamıyorum aslında.
Ne yaparsam yapayım, onun canı hep ama hep acıyor. Kalbin diyorum, canı hep yanıyor.
Bir ayağım soldaki dalda, bir ayağım sağdakinde. Bırakamıyorum ikisini de. Geçirmişim pençelerimi. Gevşetirsem düşeceğim yine, her zamanki gibi.
Kırılmayan yerim kaldı mı?
Önce sola bastım. Yıllarca bekledim. Dikenler büyüdü bastığım yerde, kanadım. Hayır, dedim, bırakmayacağım.
Dikenler kurudu. Yaralar kapandı. Kanama durdu. Dal ise kuru bir daldı…
Öteki ayağımı sağ dala kenetledim bu sefer. Dikenleri çıkmadı onun. Kamatmadı da, sarmadı da.
Soldaki bir anda çiçek açmaya başladı. Sonra sağdaki…
Çiçekleri soldu soldakinin. Suladım, yetmedi… ya da belli etmedi.
Rengarenk yaratıklar geldi. Kıskandım. Solmuş dedim iyi ki.
Anladın mı?
Anlamazsın.
Nereden bileceksin hangisi olduğunu… Beni ne bileceksin? Sormadın ki hiç nasıl olduğumu…
Umurunda oldu mu?
Hiç tahmin etmiş miydi mesela, etkisinin nasıl olduğunu? Görmüş müydü ki hiç yüzümü?
Tanımıyordu gerçi, bilmezdi neye benzediğini. Kalbimin diyorum.
Gidecek sandım bugün, tamamen kırılacak. Ne olur parçalanırsa bir kanatsızın konduğu dal? Yerçekimi… Bilir herkes.
Ne diyorsun yahu, sus artık. Her lafın ayrı kofluk.
Kafan çok karışık. Uyu artık. Rüyalarındaki saçmalık. İnanma bunlara, bilinçaltına sıçtığım.
Ör duvarları. Koyma pencere ya da kapı. Hapset karanlığa. Işıktan hayır mı görmüş de karanlıktan kötülük gelsin?
Öyle değil mi ama azizim?
from WordPress https://ift.tt/K9vLiy6
via
IFTTT