-Benimle neden konuşmuyorsun?
-...
Çünkü konuşmaya başlarsam,gülümsemesi elinden alınmış küçük bir çocuk gibi uzun uzun ağlayacağım.
-Ne yaptığımı bilmiyorum ki... Söyle de ona göre bir daha tekrarlamayayım onu.
-...
Çünkü söylersem, kendini sürekli suçlayacaksın, üzüleceksin. Sana bir şey olmasın, ben zarar göreyim.
-Nolur içine atma, bağır çağır bana!
-...
Çünkü bağırıp çağırırsam, "olay" bile denemeyecek kadar önemsiz olan bir şeyi büyütüp kocaman yapmış olacağım.
-Seni çok seviyorum ben. Ve bu buluşmamızı mahvettiğim için çok kızıyorum kendime.
-...
Kızma kendine, ben de seni çok seviyorum.
-Yapma böyle nolur...
-...
Sen sustuğuma bakma, konuşmaya gücüm yok beni anla.
"Bugün Sünger Bob'u göreceğiz, oley!" dedin. "Hasta olmama rağmen, bu kadar gün görüşmememizin ardına seni göreceğim, oley!" dedim.
"Hadi yemek yiyelim." dedim, "Ben yedim yemekhanede." dedin.
"Aa Sünger Bob'u bulamadık ama gel hadi sana telefon bakalım." dedim, "Hayır ya, yorgunum ben, girmem oraya!" diye bağırdın.
"Büroya gidip kamp tarihimizi değiştirmeye çalışalım." dedin. Sığmadı gözyaşlarım içime, taştı nihayet. Ayaklarım tutmamaya başladı, elimdeki poşeti bıraktım. Halsiz düştüm. Konuşamadım.
"Napalım?" dedin. Sustum. Yürüdüm sadece. "Seninle Kızılay'a gelmemi istemiyorsan gelmem." diye kızdın. İlk yaş döküldü ama görmedin neyse ki... Konuşmaya çalıştım ama dudaklarım titrediği için ses çıkaramadım. Beni, ufacık şeylere bile gözyaşı döken biri olarak görmeni istemedim. Konuşamayınca ben, "İyi o zaman ben biniyorum otobüse tamam?" deyip gittin.
Gözlerim karardı. İlk bulduğum yere oturdum. Hayvanlar gibi bağırarak içimdekileri çıkarmak istedim! Ama bunun yerine, güneş gözlüğümü takıp, derin nefes alarak gözyaşlarımın dökülmemesini dua ettim.
Kısa bir süre sonra yanıma geldin. Gelmeseydin keşke. Başka bir şeyle ilgilenip unuturdum o üzüldüğüm şeyi. Kısa sürerdi.
Olmadı, uzun sürdü bu sefer. Seni yanımda gördükçe, seni ne kadar sevdiğimi düşündükçe daha çok ağladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu konu hakkında bir şeyler söylemeyecek misin?