Bugün işe gelirken dolmuşta, sınava gidenleri gördüm. Kimisinin elinde kalemler, peçete ve su; kimisi çantasıyla gelmiş ve şoföre yol soruyor; kimisi yanında biriyle gidiyor; yürüyenlerden de ellerini açıp yüzüne süren vardı, dua ediyorlardı muhtemelen.
Bir an benim YDS’ye girdiğim zamanlar aklıma geldi. Üniversitedeyim. Tesoro var, sevgilim. O farklı bir dilde ben farklı bir dilde sınava gireceğimiz için, farklı yerlere çıkmıştı sınav merkezlerimiz. O, bir sınıf arkadaşımızla beraber aynı yerde sınava giriyordu, bu yüzden arkadaşımızın arabasıyla gitti. Dolayısıyla yanına çantasını alabilmişti tabii.
Ben, yanıma sadece yola tam olarak yetebilecek kadar ve tek binişlik metro kartı alıp üstünü almama gerek olmayacak kadar para alarak, başka hiçbir şey taşımadan yola çıkmıştım. Ne ev anahtarı, ne telefon, ne su, ne saat, ne peçete… Yasaktı içeri sokmak. Getirenlerin eşyalarını alıp atıyorlardı. Demir paralar dahil. Emanetçilere de nasıl güveneyim? Hayattaki yakınlarıma bile güvenmezken.
Sınav bitti, eve geldim. Yanımda para yok, anahtar yok, açım, susuzum, uykusuzum, yalnızım, evin önünde bekliyorum kapının açılmasını. O sırada Tesoro ile aynı evde yaşıyoruz. Uyuyup kaldığını düşünerek biraz bekledim ama sonradan hatırladım ki evde hep beraber buluşup sonrasında kahve içmeye falan gidecektik. Bir etkinlik yapacaktık yani sınav sonrasında. Zile basmayı bıraktım.
Bir süre geçti. Gelen yok. Saate bakamıyorum. İyice uykum geldi, susuzluktan geberiyorum. Yakınlarda yaşayan arkadaşlarıma gidemiyorum, gücüm yok. Evdeler mi onu bilmiyorum, gidip kapıda kalma ihtimalim de var, üstüne bir de yorgunluk. Yürüyerek gideceğim çünkü.
Gelen giden yok…
Bir market buldum telefonu olan. Kullanıp kullanamayacağımı sordum. Paralıymış. Dedim yanımda para yok, sınavdan çıktım, sonrasında veririm, uzun sürmez zaten konuşmam. Hemen Tesoro’yu aradım. Neden gelmiyorsunuz, neredesiniz diye sordum. Aaaa aşkıım özür dilerim, ben seni unuttum, kahve içmeye oturduk, kalkıyoruz şimdi dedi. Telefonu suratına kapattım. Ne kadar iğrenç hissetmiştim o gün. Bana aşkım diyen varlık,beni unutmuş. Sümükten farkım yok gibi hissetmiştim ya olaya bak. Saate baktım marketteki. Sınav bitiş saatinin üstünden 2 saat geçmişti. 2 saat öylece beklemiştim…
Ve ben bu insanı sevmeye devam ettim. Bununla kalmadı beni üzdüğü noktalar.
En sonunda, evli bir yakın arkadaşında hoşlanıp ona açılmasıyla ve benim bunu “yakalamam”la, uzakta olmanın da verdiği cesaretle “Yeter artık Kıvırcık. Bitir artık. Her şey apaçık. Neyi devam ettiriyorsun?” dedim kendime ve içime bağıra çağıra bitirdim.
İşe giderken bindiğim dolmuşta gördüğüm olaylar bana 6 7 yıl öncesini hatırlattı. Hayat.
sonrasında.
from WordPress https://ift.tt/aMrxqQJ
via IFTTT